Az önce Betomoz'la yarışmalar konusuna ucundan değdik ama özellikle mimarlık yarışmalarına nasıl yaklaştığınızı öğrenebilir miyiz?
AE: O konuda ofis olarak eleştirel bir bakış açımız var. Yarışmaların sayısı maalesef çok yetersiz. Bu yönde bazı olumlu adımlar var ama bunun nasıl yapıldığı çok daha önemli. Jüri seçiminden, şartnamenin hazırlanma şekline, yarışmanın tipine kadar pek çok sorun söz konusu. Mesela ben bireysel olarak iki aşamalı yarışmaların daha verimli olabileceğini düşünüyorum. Bu yönde bazı iyileştirmeler olmalı.
PG: İşverenle aynı dili konuşabilmek de çok önemli. Yarışmayı açan kurum olarak işverenin beklentisini doğru anlayıp, onu doğru yarışmacı havuzuna yönlendirebilmelisiniz. Ali'nin dediği gibi çok az yarışma olduğu için mimarlık ortamında genel olarak bir deneyim eksikliği var. Yarışma sayısı arttıkça yapılan yanlışlar azalacak, çeşitlenmeler olacaktır. İşverenle hiç karşı karşıya gelinemeyen tek aşamalı ulusal yarışmalar çok problemli. Sonunda karar, özellikle kamu yarışmalarında, danışman jüri üyesi olarak süreçte yer alan belediye başkanı veya benzeri bir kamu görevlisinin, yani tek kişinin sözüne kalıyor. O kişi birinci projeyi beğenmediği zaman yapı uygulanmıyor ve bütün o sürece yazık oluyor. Mesela iki aşamalı yarışmayla ya da daha farklı bir formülde işverenden de feedback alınarak birtakım çözümlere gidilebilse çok daha verimli olur.
AE: Arada bir araya gelmek gerekli çünkü sorulan bir soru, bir cümledeki bir açıklama bile yeri geldiğinde çok farklı çağrışımlar yaratabiliyor. Beklentinin daha net bir biçimde tanımlanması, iletişimin çok kuvvetli olması gerekiyor.
PG: Bakınız 23. soru, bakınız 15. soru diye gelen soru-cevaplar oluyor. Tek aşamalı ulusal yarışmalarda işverenle tek irtibatınız bu düzeyde...
AE: Hiçbir şey laf olsun diye yapılmamalı. Birçok yarışma açılıyor ama bunun çok azı uygulanıyor. O artık iyice ortaya çıkmış durumda, bu konunun da üzerine gidilmeli.
PAB'ın "Troya Müzesi Ulusal Mimari Proje Yarışması" için hazırladığı proje
BY: Mimarların yarışmalara gösterdiği ilgi de incelenmesi gereken bir konu. Türkiye'deki yarışmalara baktığımız zaman, özellikle son zamanlarda yarışmalara girenlerin ve ödül alanların yaşlarının giderek düştüğünü görüyoruz. Bu durum ilk bakışta olumlu görünse de sebebini sorgulayabiliriz. Neden profesyonel mimarlar yarışmalara artık ilgi göstermiyor? Almanya'ya baktığınızda ödül alan çoğu projeyi akademisyenlerin ya da hem ofisi olup hem üniversitede ders veren mimarların aldığını görüyoruz. Mimarlık yarışmasının sadece genç mimarlar için bir ekmek kapısı olarak görülmesi tehlikeli. Oradaki esas amaç genç mimarların kendilerini değişik projelerle ifade edebilmeleri değil, uygulanacak en iyi yapının seçilmesi. Belki de sistemin çok iyi oturmamasından ötürü birçok profesyonel mimar şu anda yarışmalardan çekilmeyi daha uygun görüyor. Bizim de zamanımızı başka türlü değerlendirelim diyerek girmediğimiz çok yarışma oluyor. Demek ki yarışma kurumuna karşı bir güvensizlik var ve sadece genç mimarlar -belki de ellerindeki işlerin azlığından ötürü- o yarışmaları tercih etmek durumunda kalıyor. Bu durum iyi bir yapı elde etmek adına çok verimli olmayabilir.
YEM'de gerçekleşen kolokyumları izlediğimde, derecesini beğenmeyen yarışmacıların bazen jüriye karşı son derece öfkeli olduklarını görüyorum. Dereceye girmeyenler zaten çok az geliyor bu tür toplantılara...
PG: Aslında mimarlık yarışmasının tartışma ortamı açması lazım. Senin de dediğin gibi ödül almayanlar ortaya çıkmıyor bile. Halbuki projesine güveniyorsa fikrini savunması lazım. Bu tür örnekleri çok az görüyoruz.
AE: Her ne kadar değerlendirmeleri veya jürilerin tavrını eleştirsek de sonuçta yarışma göreceli bir şey. Kişilerin o anki duygusal durumuyla alakalı olarak farklı davranışlar sergileyebileceğini kabullenerek girmek gerekiyor. Oradaki kişilerin düşüncesi tamamen farklı olabilir. Onun için de jürinin, düşüncesini doğru bir şekilde tanımlayıp, yarışmacıyı doğru bilgilendirmesi gerekir.
Yaşlı mimarların halen yarışmaya girmesini eleştirenler de var. Yarışmaların, genç mimarların kendilerini ifade edebilecekleri sınırlı ortamlardan biri olduğu…
BY: Konuya sadece genç mimar olarak odaklanmamak lazım. Deneyimli bir mimarın da o arazide, o soruna ne cevap vereceğini göstermesi iyi olur bence. Belki sonunda yine genç mimarın yaptığı daha iyi olacak. Bilemeyiz.
AE: Genç mimarlar gençliklerini ve farklı bir söz söyleme yetilerini kaybediyorlar gibi geliyor bana. Uygulama yapan deneyimli mimarlara göre konuya çok daha temiz bir zihinle yaklaşabilme şansları varken, daha fazla risk alıp çok daha güçlü bir söz söylemek yerine daha tektipleşen çözümler ürettiklerini, projeleri "bu yarışmayı da bitirip diğerine geçelim" şeklinde yapmaya başladıklarını düşünüyorum. Bu da bir tehlike...
Test kitaplarındaki benzer soruları ezberlemek gibi, yarışmaya katılacak mimar da kazanan projelerdeki imgeleri kafasında depolayıp o refleksle proje üretiyor.
BY: Benzer diller çok fazla tekrar ediliyor.
PG: Mesela son zamanlarda sonuçlanan yarışmalardan bizi heyecanlandıran, konuşturan, sorgulatan ödüllü bir proje var mı? Hepsi birbirine karışıyor; o proje orada mıydı burada mıydı? İmgeler o kadar çok birbirine benziyor ki kaybolup gidiyor bu havuzun içinde.