Karaköy'de bulunduğunuz dönemle İstiklal Caddesi'ndeki faaliyetini kıyaslarsanız ne gibi farklılıklar oldu işleyiş açısından?
BY: Aslında ikisi de çok keyifli yerler. Karaköy'ü de çok seviyorduk. İlk geldiğimiz zaman şu anki dönüşümü henüz yaşamamıştı. Biz de yerinden edilenlerdeniz (gülüyor). Karaköy çok üretken, çok canlı bir yer ve bu canlılık işlerimize de yansıyordu. İstiklal'in de farklı bir etkisi var ama ikisinin de çok hoyratça, çok plansız bir şekilde dönüştüğünü söyleyebiliriz. Bugün İstiklal Caddesi'nde kültür yapılarının hepsi yavaş yavaş yerinden edilirken, sadece tüketim odaklı bir mekan ortaya çıkıyor. İstiklal, bütün bir binanın tek bir mağazaya ya da otele ayrılmaya başlandığı bir caddeye dönüşüyor.
Ofisinizin yerini seçerken sizi bu binaya çeken bir özellik oldu mu?
AE: Bir arayış içindeydik ama aslında burayı şans eseri bulduk. Daha önce uzun süreli kullananlar olmuş ama şu anda daha çok genç ofislerin yer aldığı bir bina. Yüksek tavanları ve cephesi ile bizi çok etkileyen bir 19. yüzyıl binası oldu. Konumu ve aldığı ışık da önemliydi çünkü İstiklal Caddesi'ndeki mekanlar genel olarak çok aydınlık olamayabiliyor. Köşe bina olduğu için burası genelde iyi bir ışık alıyor. Yeri itibariyle çok merkezi ve ulaşım da çok rahat.
BY: Konum olarak çok keyifli bir yer, hala çok canlı. Dönüşüme rağmen yine de birkaç kültür yapısı ayakta. Memnunuz burada olmaktan...
"Staj başvurularını uzun vadeli değerlendiriyoruz"
Biraz da ofisin yapısından bahsedelim. Sizin dışınızda ekipte kimler var?
BY: Şu anda mimarlar var ama farklı disiplinlerle de proje bazlı çalışıyoruz. Bir dönem çok sık kent ölçeğinde projeler yapıyorduk, o zaman ekibimizde şehir plancıları da vardı.
PG: Genelde farklı uzmanlık alanlarında danışmanlık almaya çalışıyoruz çünkü bizim gibi çekirdek bir ofisin bir anda büyümesi çok mantıklı değil.
AE: Çok fazla büyümeyi de amaçlamıyoruz açıkçası. Açık ofis düzeninde çalışıp, aynı anda çok fazla projenin yürütüldüğü bir ofis hayalimiz yok. Onun için esneklik iyi bir şey. Mesela bir buçuk sene önce, iki tane büyük ölçekli bina projesi çizildiği dönemde, aynı anda 10-12 kişinin çalıştığı bir ortam da olmuştu. Ama şu anda 6-7 kişilik çekirdek bir ekibiz.
Çalışanlar genelde İTÜ'den mi?
PG: Dönem dönem değişiyor. Üçümüz de İTÜ'lü olduğumuz için, en çok staj başvurusunu İTÜ'den alıyoruz ister istemez. Ama uzun vadeli çalıştığımız kişilerde öyle bir İTÜ tekeli yok. Mimar Sinan'lı birkaç arkadaşla çok iyi çalıştık mesela. Onun dışında Anadolu Üniversitesi'nden uzun zamandır birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız var.
AE: Biz staj başvurularını birlikte uzun vadeli çalışmaya başlıyormuş gibi değerlendiriyoruz. Onun için de genellikle staj için gelen arkadaşlarla çalışmaya devam ediyoruz. Bir şekilde yolumuz tekrar kesişiyor, o deneyim bizim için önemli oluyor. Onlar da bizi tanımış oluyor. Okul konusunda da gerçekten bir ayrımcılığımız yok. Portfolyo, özgeçmiş, kişisel ilgi, heyecan olduğu zaman uyuşuyoruz.