SUMMA Genel Merkez Binası

06 Temmuz 2015
Bina cephesi, yapının cephe kısmındaki merkezi kolon kirişi boyunca üçgen çelik borulu, yük aktarmalı çelik profillerin zorunlu olarak eklenmesiyle ilginç bir vurguya sahip oldu.

Türkiye’nin en büyük uluslararası inşaat şirketlerinden biri olan SUMMA, İstanbul’un iş merkezi olan Levent’e daha yakın olmaya karar vererek, 2012 yılının sonlarında Seyrantepe çevreyolu bağlantı noktasında bulunan metruk denebilecek bir yapıyı satın aldı. Mimari açıdan oldukça gelişmiş olan merkezi iş alanına yakın olmasına karşın, yeni yapının bulunduğu bölgede daha geniş bir imar planı hazırlanmakta olduğundan yeni bina inşaatı yasağı bulunuyor. Bu nedenle SUMMA’nın tek seçeneği, var olan yapıyı kullanarak yönetmeliklere uygun bakım ve iyileştirmelerin yanısıra binada depreme dayanıklılık çalışmaları yapmaktı. Esas olarak bu durum, yapıyı önceden belirlenmiş yapısal bir şablon ve döşemeden döşemeye yüksekliğe sahip yeni bir bina olarak düşünmemiz gerektiği anlamına geliyordu. Müşteri, ilk olarak sınırlı bir yarışma düzenleyerek birkaç mimarlık bürosunun fikirlerini aldıktan sonra, SUMMA’nın vizyonunu en iyi temsil eden yaklaşımı sunan Avcı Architects’i seçti. “Bitişik nizam” konumu nedeniyle projenin cephe tasarımına odaklanacağı baştan açıkça belliydi. Bina ayrıca Maslak bağlantı yolundan merkezi iş bölgesine girişte de en çok göze çarpan yapıydı. Teraslama nedeniyle ön, arka ve yan cephe konuları önem taşıyordu.



En kayda değer ve önemli özelliği bu gürültülü bağlantı yoluna bakan kuzey cephesi, tasarımın en önemli unsuru haline geldi. Çevresel açıdan bakılınca, yapının kuzey cephesinin güneş kontrolü için korumaya gereksinimi yoktu ve bu nedenle tümüyle saydam bir cam cephe kullanmak olanaklı hale geldi. İlginç bir biçimde, talepler arasında, en yüksek tavan yüksekliğine sahip giriş düzeyinde ve birinci katta, mekanik araç istifleme sistemli, iki katlı bir otopark koşulu bulunuyordu. Otopark katlarının, doğal hava akışına izin verecek şekilde atmosfere açık olması gerekiyordu, fakat açıkçası bizim yaklaşımımız, bu alanda otopark görünümünden uzak, farklı bir kompozisyon yaratmaktı. Böylece, büroların ve otoparkın ana girişleri birbirine zıt taraflara konumlandırıldı ve binanın ön kısmındaki caddeyi canlandırmak için ikisinin ortasına küçük bir kafe/dükkân yerleştirildi.Ana otopark düzeyi, ilerideki arabalar için perde görevi gören bir “yaşmak” sağlayan, antrasit renkte ince açık alüminyumdan dikey panjurla desteklenmiş, korten çelikten, büyük ölçekli bir panjur katmanla ayrıldı. Çatı saçağı/geçit gibi başlayan kalın metal bir kaplama, korten çeliğin çevresini sararak kompozisyon için net bir temel oluşturdu. Daha sonra bu unsur ikinci kattaki büro düzeyi için bir terasa dönüştü. Bu 6 katlı cam büro kütlesinin oranının daha iyi çözülmesi ve büro mekânlarının da zenginleşmesi amaçlanarak kütle yatayda 3 farklı bölümlemeyle vurgulandı. İkinci kat terası boyunca devam eden girintideki, depreme karşı güçlendirmeye yönelik üçgen kirişin öne çıkardığı kısım geriye doğru itilerek yapı kabuğu daha belirgin hale getirildi. Böylece, büro hacimlerini bu teras üzerinde en uç noktaya doğru ittikçe, kapsamlı cephe kompozisyonu giderek daha kompleks ve ilgi çekici bir hale geldi.



Bu noktada ayrıca günışığını iç mekânın derinliklerine kadar veren cam tavanlı bir çıkıntı ile CEO bürosunun ayrılması büroların üst kısmında bu kompleks kompozisyona biraz daha katkıda bulundu. Böylece, ince kabuğun manipülasyonu olarak görünen uygulama,başladığımız noktadan farklı bir noktaya ulaşarak, yapıya içerik kazandıran üçboyutlu bir kompozisyon oyununa dönüştü. Ticari ve imar kanununun getirdiği kısıtlamaların kaygısı ile ortaya çıkan yapı, aynı zamanda sürdürülebilirlik arayışımızın karşılanmasını da sağladı.



Yeşil alanlar yerine “kahverengi” alanlar üzerinde bina inşa etmek ve hattâ işlevini yitirmiş bir binaya yeniden hayat vermek İstanbul koşullarında iyi bir
fırsat. Yapının öteki cephelerinde, binayı enerji standartlarına uygun hale getirmek üzere belirgin bir son kat yalıtım sıvası ile daha mütevazı bir duvar uygulaması yapıldı. Sonuçta çevrede inşa edilecek bitişik binalar bu arka cephelerin kapanmasına neden olacak; ancak bu durum inşaat yasağı kalktığında gerçekleşebilecek. Bu zaman zarfında hedefimiz, bu arka cepheleri hem ekonomik hem de estetik olarak kabul edilebilir bir düzeye getirmekti. Bina planında SUMMA merkezi, şirket büyüdükçe alt katlara doğru esnek bir genişlemeye olanak tanıyacak şekilde en üstteki üç katta konumlandırıldı. Şirket kurucusunun yönlendirmesiyle, 3. ve 5. düzeylerdeki kiraya verilebilecek katlar arasında, gelecek vaat eden sanatçıların çalışmalarının sergileneceği bir sanat alanı ve Türkiye’nin giderek gelişmekte olan sanat arenasına ilişkin tartışmaların da yer alacağı bir alan olarak işletilecek bir sanat galerisi / atölye alanı oluşturuldu. Bütün bu alanlara, duvarları Amerikan ceviz kaplamalı ve Serpeggiante gri mermer döşemeli zemin katındaki ortak bir lobiden erişilebiliyor. Lobinin geometrisi, doğrusal cephe kompozisyonundan şaşırtıcı bir biçimde farklı... Alanın dalgalanan koyu renk ahşap duvarlarıyla uyum içindeki Corian resepsiyon masasının siyah dinamik formu, benzer şekilde dalgalanan tavandan yansıyan ışık çubuklarıyla aydınlatıldı. Böylece SUMMA’nın aktarmak istediği mesaj görünürlük
buldu: Çağdaş, dinamik, uçlarda, ancak yine de doğal... Büro düzeyleri, kuzey yönüne konumlandırılan bölmelerle ayrılmış bir dizi açık çalışma alanı ve yönetici bürolarından oluşuyor. Daha karanlık noktalar resepsiyon alanı ve toplantı salonu olarak kullanılıyor. Nurus mobilya yelpazesinden seçilen “U Too” masa sistemleri, cam bölme duvarları ve doğal ceviz ahşap duvar paneli ve antrasit gri cam unsurlarla denge oluşturuyor. İç dekorasyondaki önemli hedeflerden biri de alanlar boyunca düz bir asma tavandan kaçınmak ve var olan tavan yüksekliğini en üst düzeye çıkarmaktı. Sonuçta bütün alanlardaki tavan yüksekliği ayrı ayrı maksimize edildi ve tavana gömülü LED şeritleriyle aydınlatma sağlandı; spesifik çalışma alanları için ise asma LED şerit aydınlatma kullanıldı.

 

Bina cephesi, yapının cephe kısmındaki merkezi kolon kirişi boyunca üçgen çelik borulu, yük aktarmalı çelik profillerin zorunlu olarak eklenmesiyle ilginç bir vurguya sahip oldu. Bu görünüm, depreme karşı güçlendirme amacıyla aşırı şekilde genişletilmiş, müstakil ve açık bir alanın bir parçası olduklarında genellikle dairesel olarak kaplanan beton kolonlarla ilgi çekici bir denge oluşturuyor. Giydirme cephe çözümü, koyu renk pencere eteği panellerinden kaçınırken, her katın yüksekliğini tamamen kapsayan geniş cam panellerle kendi konsepti içinde olabildiğince minimal bir görüntü oluşturuyor. Her bir potansiyel bölme alanına, alanın tam yüksekliğinde ve gerektiğinde içeri doğru açılarak alana temiz hava girişini sağlayan hareketli pencereler eklendi. Bu tam yükseklikteki açıklıklar, paslanmaz çelikten dikey şerit kafesle dış ortama karşı koruma altına alındı ve gömme LED ışıklandırma ile gece vakitlerinde bu noktaların daha fazla vurgulanması sağlandı. Bu aydınlatma, Maslak’ın Seyrantepe eksenine doğru uzanan bu kısmına, SUMMA Genel Merkezi’ni İstanbul semalarında benzersiz ve gösterişli bir yapı olarak öne çıkaran ilginç bir vurgu katarak gece saatlerinde yapıya hayat veren nihai imzasını atmaktadır.



*Bu proje YAPI Dergisi'nin 395. sayısında yayımlanmıştır. 


SUMMA Genel Merkez Binası - Resim Galerisi

Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :