Bir Kentselliğin Anatomisi: Asmalımescit

E. Seda KAYIM / 03 Temmuz 2009
Mimarın Göbeği bu kez, Asmalımescit özelinde yalnızca gastronomi odaklı bir mimarlığın değil, mevcut bir kentselliğin dönüştürdüğü toplumsallık ve onun değiştirdiği kamusal "mimarlıklar"ın izini sürmeye çabaladı.

Tünel çıkışından baktığınızda konumunu Asmalımescit Pasajı'nın betimlediği, hatta ismini verdiği uzun ve sürekli çatallanarak genişleyen bir kentsel mekan Asmalımescit. Ensiz Sokak ile Asmalımescit Caddesi arasında –en azından şimdilik- sınırlanmış gibi gözüken ve boyuna gelişimini Sofyalı, Jurnal ve Şehbender sokakları üzerinden rizomal şekilde devam ettiren bu alan, bugün artık içinde barındırdığı lokanta ve kafeler, barlar ve müzikli eğlence mekanları, galeriler ve sanatçı atölyeleri ile anılıyor. "Daha dün" denilebilecek kadar yakın bir geçmişte, yalnızca 10-15 sene geride yatan ve "karanlık" sıfatından fazlasını hak etmezmiş gibi görünen yıllarından sıyrılan Asmalımescit, bugün ise artık, Pera'nın en meşhur ve rağbet gören bölgelerinden biri olmasının hakkını veriyor. Çünkü Asmalımescit, onun müdavimlerinden birinin deyimi ile "Beyoğlu'nun her caddesinde rastlanabilecek" canlılığa, Beyoğlu'nun Cihangir dışında hemen hiçbir kesiminde rastlanamayacak türden bir kitle ile kavuşuyor. Bu kentsel rekreasyon mekanı, elitleşmeye –en azından henüz- kurban gitmeden İstanbulluları turistlerle, üniversitelileri sanatçılarla buluşturuyor.

Adını 1481 yılında Tersane-i Amire Kalafatçıbaşısı Yunus Ağa tarafından inşa ettirilen, ancak 1898'de yok olup giden asma mescidinden alan sokak, Beyoğlu'nun 20'inci yüzyılın ortalarında geçirdiği değişimden muzdarip mekanlardan biri haline gelmişti. Onun en sadık bekçilerinden biri olan Refik Restaurant dışında pek çok gece kulübünü iskan eden Asmalımescit, kimsenin uğramaz olduğu, ıssız, tekinsiz ve terk edilmiş bir yer olarak bellenmişti. Geçen yıllar içinde Tepebaşı'na giren dozerler, Talimhane'yi düzleyen iş makineleri ve her geçen sene yeniden döşenen kaldırım taşları İstiklal Caddesi'nden eksik olmadı. Tramvay kah gitti, kah geldi. Ama Beyoğlu sürekli devinirken Asmalımescit de devindi ve değişti.

Asmalımescit'i odağına alan değişimi, Güneş Eraslan'ın deyimi ile "gentrification", yani bir soylulaştırma projesi olarak görmek mümkün. Ancak Eraslan'ın da değindiği, mülkiyetlerin el değiştirmesi ve "fiziksel ve sosyo-kültürel çevresi bozulmuş alanlarda, özellikle de tarihi kent parçalarında yaşayan alt gelir grubunun yerinden edilerek, bir üst gelir grubunun bu alanlara yerleşmesi süreci"ni, Talimhane'de ya da Sulukule'de gerçekleştirilenlerden ayırt etmek de zaruri. Çünkü bu değişimi dikkate değer kılan, devlet veya yerel yönetim eliyle gerçekleşmemesi: Olağan toplumsal transformasyonların bir sonucu olarak Asmalımescit, neredeyse on senelik bir aralıkta yavaş yavaş ama hissettirerek el değiştirdi. Ve hala da değişmeye devam ediyor. Hem de neredeyse her gün gözlemlenebilecek bir hızla.

Mimarın Göbeği, Asmalımescit'te geçen yalnızca iki gün içinde iki yeni mekanın açılışına, bir emektar mekanın zabıtalar tarafından mühürlendiğine, çok önemli bir diğer mekanın tatil süresince kapandığına ve yeni geleceklerin hummalı çalışmalarına tanık oldu. Ve bu kez yalnızca gastronomi odaklı bir mimarlığın değil, mevcut bir kentselliğin dönüştürdüğü toplumsallık ve onun değiştirdiği mimarlıkların izini sürmeye çabaladı. Hem de kendini susturup birinci ağızları ve fotoğrafları konuşturarak…


Asmalımescit'in "Sakin"leri, Sakin Durmayan Bir Kentselliği Anlatıyor
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :