Bu Sergiye Gidin ve ama Daha İyisini Yapmayı Düşünün

yapi.com.tr / Merve AKI / 15 Eylül 2010


İstanbul'un 100 yıllık kentsel ve tarihsel sürecini aktaran ‘İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi'nin açılışı dün akşam (14 Eylül) Santralİstanbul'da gerçekleşti. Gecenin açılış konuşmasını yapan İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil Güven, İstanbul Bilgi Üniversitesi kampüslerinin yer seçimine değinerek, sergi temasını sembolize eden bir sürece işaret ettiğini söyledi. Güven'den sonra söz alan İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç ise serginin İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkentliği sürecindeki önemine vurgu yaptı. Avdagiç, İstanbul'un kültürel ve mimari değerlerini aktaran, kentleşme sürecini paylaşan serginin; üniversite, ajans ve kaynakların koordinasyonu konusunda başarıya ulaştığını sözlerine ekledi.



Son açılış konuşmacısı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı İhsan Bilgin ise sergi kapsamında hem mekansal değişimlerin hem de sosyo-ekonomik yapıdaki dönüşümlerin rahatça izlenebileceğini ifade etti. Sergi başlığında yer alan 1910-2010 senelerine vurgu yapan Bilgin, özellikle 1910 tarihinin meşrutiyetin ilanı ve modernleşme hareketinin ilk adımlarının atıldığı dönem olması nedeniyle önemli bir tarih olduğunu, serginin gerçekleştiği Santralİstanbul'un ise, 1910 senesinde İstanbul'da ilk elektriğin verildiği "Silahtarağa Elektrik Santrali" olması nedeniyle önem taşıdığını belirtti.

Toplamda 7000 metrekarelik alanı kaplayan serginin küratörlüğünü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı İhsan Bilgin ve Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı öğretim üyeleri Günkut Akın, Burak Boysan, Sibel Bozdoğan, Murat Güvenç, Tansel Korkmaz ve Eda Yücesoy üstlendi.


Herkesin bildiğini sayısal verilerle kanıtlamak

Projenin tematik kısmında çalışan Müge Çalışkan, Gülin Tunca ve Bürge Elvan Erginli sergi hazırlık sürecine Nisan 2009 tarihinde dahil olup, 6 ay boyunca veri tabanı üzerine çalıştılar. İTO'nun verilerini, TUİK'in 1985, 1990, 2000 ve 2008 ADNKS (adrese dayalı nüfus kayıt sistemi) verilerini, 1910 ve 1922 seneleri için Fransızlar tarafından hazırlanan Annuaire Oriental verilerini ve telefon rehberlerini kullanan ekip, bu verileri ilçe ve mahalle bazında kodladı (toplamda 700 binin üzerinde veri).



Veri kodlama çalışması ile birlikte Murat Güvenç ve Eda Yücesoy'dan haritalamanın nasıl yapılacağına dair de eğitim aldıklarını belirten Tunca, mekan bilgisine dayanarak kodlanmış olan iş kollarının 7 kategoriye indirgenerek nasıl oluşturulacağını öğrendiklerini sözlerine ekledi:

"Örnek üzerinden aktaracak olursam, İstiklal Caddesi'nde bulunan Nevizade, barlar sokağı olarak biliniyor öncelikle bunun nedenini araştırdık, Nevizade'de manav ya da bakkal yok mu? Tabi ki var ama önemli olan o sokak üzerinde barların sayıca daha fazla yer aldığını ispatlamak."

Murat Güvenç'in bu yöntemi 15 yıl önce oluşturduğunu belirten Çalışkan, aslında herkesin kısmen bildiği bir şeyi sayısal verilerle ispat ettiklerini ve bu kapsamda 1910-2010 yılları arasında; ekonomik, sosyal ve demografik olmak üzere yaklaşık 200 adet İstanbul haritası hazırladıklarını belirtti. Projenin vurgusunun, İstanbul'un 1910-2010 yılları arasında yaşadığı değişimleri farklı perspektifler ile görsel olarak ortaya koymak olduğunu da belirten Çalışkan, bu çalışmanın birçok kentte olduğu gibi İstanbul için de Şehir Atlası hazırlanmasına altlık oluşturduğunu sözlerine ekledi.

Murat Güvenç: Sessiz kahramanların kotardığı 3 yıllık çalışma

Serginin arka planında 3 yıllık bir çalışma olduğunu belirten Murat Güvenç, projenin yazım sürecinden sonra gerekli düzenlemelerin yapıldığını ve 2010 Avrupa Kültür Başkenti'ne başvuruda bulunduklarını ve projenin, yaklaşık 1,5 yıllık inceleme süreci sonucunda desteklendiğini söyledi. Çalışmanın içinde pek çok sessiz kahramanın da var olduğunu belirten Güvenç, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki öğrencileri ile veri tabanlarının oluşturulması konusunda çalıştıklarını belirtti.



İstanbul Şehir Atlasının projenin en önemli parçalarından biri olduğunu aktaran Güvenç, bu kapsamda pek çok verinin derlendiğini ve bir sistem içerisinde kayıt altına alınarak haritalaştırıldığını belirtti. Bu çalışmaları atlas haline getirirken başka projelerin de olacağını aktaran Güvenç, önümüzdeki dönemlerde Bursa için benzer bir şehir atlası çalışmasının yapılabileceğini, Şehir Araştırmaları Merkezi'ni adres haline getirmek istediklerini kaydetti.


"Tünel – Maslak aksında gerçekte yaşayamayacağınız bir deneyim"

Projenin en önemli çalışmalarından birinin Tünel-Maslak kesiti olduğunu belirten Güvenç, "İstanbul parça parça büyüdüğü için yeni bina yapım süreci eskilerini yıkıp yenilerini yapmak yerine, eskinin yanına yeniyi ekleyerek gerçekleşiyor. Bu durumda farklı dönemlerin mimari üslupları başka yerlerde birbirlerini yıkarken burada birbirinin yanına geliyor. O zaman biz bu Tünel-Maslak kesitini aldığımız zaman 1910'ların sokak peyzajından 2010'un sokak peyzajına kadar gözlemleme yapabiliyoruz" dedi ve devam etti:



"Burada görsel ve algısal küçük bir numara var. Gördüğünüz bütün binalar ölçekli. Tünel-Maslak hattının uzunluğu 12 km ve bu 12 km'yi yaklaşık 1/200 ölçekle aldığımız zaman 62 metrelik bir koridor elde ediyoruz. Cemal Emden bu aksta yer alan binaları gerçekte göremeyeceğiniz biçimde fotoğrafladı. Burada göreceğiniz fotoğrafı sokakta yaya olarak tecrübe etmeniz imkansız, yani durup baktığınız zaman aslında fark edemeyeceğiniz bir sokak peyzajı göreceksiniz. Cephe çiziminin hassasiyeti ile birlikte gündelik yaşamın bütün ayrıntıları, kirleri, pasları, ilan panoları var. Yürümeye başladığımız zaman her adımımız 120 metrelik bir zıplamaya tekabül ediyor. Biz 12 dakikayı bir dakikada geçtiğimiz zaman 10 dakikada 107 km gitmiş oluyoruz, 1 saatte ise 720 km. Bunu yaparak yayaya jet uçağının penceresinden bakma tecrübesini yaşatmış oluyoruz".

"İstanbul Kent Müzesi ya da Hey Jude"

Sergi ve kent müzesi ile ilgili fikirlerini de paylaşan Güvenç, bu serginin İstanbul Kent Müzesi için bir matris oluşturduğunu ve sergilenen malzemelerin kent müzesini kuracak insanlar için bir başlangıç noktası niteliğinde olduğunu belirtti. Böyle bir sergi yapıldıktan sonra İstanbul Kent Müzesi'nin sıfırdan bir proje olarak başlamasına gerek olmadığını dile getiren Güvenç, Beatles'ın Hey Jude adlı parçasından da alıntı yaptı ve ekledi:



"Bu sergi bitmiş, mükemmel bir çalışmayı ifade etmiyor, aynı Hey Jude adlı parçada olduğu gibi: ‘Bunu al ve daha iyisini yap'. Bu sergide bulunan temalardan biri seçilerek ekip çalışması ile daha iyi hale getirilebilir. Çünkü şehir müzesi bu tarz bir çalışmayı gerektirir. Toplumun kendisi hakkında bir şeyler söylemekten utanmaması ve kendi kendini temsil etmesi demektir. Tabi bu zor bir süreç; kültürü, beraber çalışmayı ve fedakarlığı gerektiriyor."
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :