İpek Yada Akpınar'ın metni, gecikmiş bir UIA konferansı yazısı olacakken, endüstri-sonrası dönemin travmasını yaşayan Torino kenti deneyimi, sosyal-ekonomik geçiş dönemi için üretilen mimari-kentsel projeler kapsamında farklı noktalara kayıyor.
"Torino'lular misafirperverlikleryle ünlü değillerdir"
Öteki İtalyanlar
Subjektif Ön Sunu
Bu yazı, sadece Torinolulara yöneliktir... yardımsever, tatlı, dost canlısı şahane İtalyanları ve de özellikle ev arkadaşlarım Benedicta, Giuseppe, Stephania ve sınıf arkadaşım Davide'yi kapsamamaktadır... 1990'dan beri sık sık İtalya'ya gidip gelen, 6 yıl İtalyanlarla ev paylaşmış biri olarak, Temmuz 2008 başı ziyaret ettiğim Torino'da, önceki izlenimlerime zıt, soğuk, kayıtsız ve mutsuz bir dünya buldum...
Biraz film adı gibi olacak ama, kuzey bölgelerdeki tanımadığınız bir kente, özellikle kalabalık bir grupsanız ‘pazarları asla' gitmeyin... Pazar günü kayıt olmayı unutun... Asıl önemlisi, Torino'da asla rahatsızlanmayın! Ambulansa gereksinim duymayın! Yerde kalp krizi geçiren ya da kanlar içinde yatana başını çevirip uzaklaşan insanlarla dolu kentte yapayalnız kalabilirsiniz... Tasarım ile bu kadar içiçe geçmiş toplulukta, zarif davranış, kibarlık ve gülümseme görememek üzücü... Kısa tavsiye: iş icabı yolunuz düşerse, kentte asla uzun süre kalmayın!
Giriş
Bu yazı, gecikmiş bir UIA konferansı yazısı olacakken, endüstri-sonrası dönemin travmasını yaşayan Torino kenti deneyimi, sosyal-ekonomik geçiş dönemi için üretilen mimari-kentsel projeler kapsamında farklı noktalara kaymıştır. 2011 yılında 150. Kuruluş yılını kutlayacak kentin, sistematik biçimde yaptığı hazırlıklar içinde, gerek ‘2008 Tasarım Yılı', gerekse ‘Tasarım Yılı' içindeki UIA kongresi organizasyonu sadece ara duraklardır. Yazı, eski emperyal günlerindeki zenginlik ve ihtişamı yeniden hedefleyen kent aktörlerinin, 2011'de Avrupa'da önemli küresel koordinat olmayı gerçekleştirme sürecine de ışık tutacaktır.
Bu gözleme dayanan deneysel yazı, merkezi ve yerel yönetimin İstanbul'daki spekülatif kentsel geliştirme projeleri ve kapalı kapılar ardında ilerleyen(!?) 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları değerlendirmelerimiz için örnekler sunabilir.
Torino'yu Yeniden Yaratma Projesi: Dünya Haritasında Yer Edinme
Yerel/küresel ikileminin arttığı günümüzde, dünya kenti sınıflamasına girmek, özellikle ekonomik açıdan küresel haritada yer edinmek, ulus-devletin resmi mekanı başkentin ötesine geçmek yerel yönetimlerin düşü haline geldi. Küresel kent bağlamında, Saskia Sassen'in 1980'lerde New York, 1990'larda Londra için anlattığı mekansal dönüşümü, kendi kentlerinde gerçekleştirmek isteyen yönetimler söz konusu. Böylece, büyük olaylara ev sahipliği yapmak, küresel dünya ile bütünleşme tutkusunu gerçekleştirme için önemli araç haline dönüşmekte. Uluslararası festivaller, fuarlar, kültür başkenti projesi, olimpiyatlar, gibi ‘önemli ve büyük' olayları kente getirmek; böylelikle, sanatçıları, politikacıları, ünlüleri ağırlayabilecek olaylara ev sahipliği yapacak küresel mekanları yaratmak, yerel ve merkezi yöneticilerin, şirketlerin, yatırımcıların ajandalarının artık önemli bir parçası. Bir yandan büyük çaplı spor ve/veya kültür etkinlikleri aracılığıyla pazar ekonomisindeki yerini pekiştirme; öte yandan bu ekonomik ve kültürel politikaları mekansallaştıracak simgesel projeleri (grands projets) yaratmak, küresel dünya haritasında yeniden konumlandırma anlamına gelmekte. Bu bağlamda, Foucault'un söylem kuramı ile aktarabileceğimiz gibi, tasarımlar, temsil biçimi ve durumları, başka bir yerde var olan iktidar ilişkilerinin yansımasından ibaret değil… Çağımızın kentsel ve mimari tasarımları, artık kendi içlerinde iktidar Baudrillard'ın hyper-gerçeklik terimiyle ifade edebileceğimiz, kendi referanslarına sahip bir dünya için tasarım söz konusu artık… Kendi referanslarına sahip küresel dünyadaki yerel izlerin adeta ‘network'ünü oluşturan yeni mimari ve kentsel tasarımlar, yeni kritik tartışmaları gündeme getirmekteler.
İşte tam da bu noktada, radikal kentsel dönüşümleri ve yeni biçimleri denemek açısından tutucu olarak nitelendirebileceğimiz İtalya'da, eski başkent Torino'daki sosyo-ekonomik ve kentsel dinamiklere ve mekansallaşmalarına göz atmakta fayda var.
2008, İtalya'nın kuzeyinde yer alan endüstri-sonrası dönemin dramatik sosyal ve ekonomik geçişlerini yaşayan Torino'da, ‘Tasarım Yılı' ilan edilmiş durumda. Bu kapsamda, ‘Tasarım Yılı' teması, sergiler ve yerleştirmeler ile kentin kamusal mekanlarında görselleştirilmekte. Aynı dönemde yer alan tiyatro festivali, sokak ve meydanlardaki gösteriler üzerinden, ‘Tasarım' temasını başka boyuta taşımakta: nefes kesen ses-ışık gösterileri, bina cephelerinin sahneye dönüşümü kentsel deneyime zenginlik katmakta. Böylece, sanatın kentsel mekanda nasıl bütünleşebileceği üzerine olumlu deneyimler sunmakta. Aslında, ‘Tasarım Yılı' teması, 150.kuruluş yılını kutlamaya hazırlanan eski emperyal başkentte, sadece ara durak. Yerel yönetici ve sosyal aktörlerin hedefi 2011. Kentin, başkent oluşunun – diğer bir deyişle ulusal birliği mekansallaştırmasının 150.yıldönümünde, ‘Avrupa başkenti' / ‘dünya kenti' imgesini yaratacak çok uluslu yatırım ve projeleri hayata geçirmekteler.
Torino 2011 Kentsel dönüşüm projeleri birkaç grupta toplanabilir: öncelikle, tarihi ve yıpranmış bina ve çevreleri ele alan restorasyon ve yeniden işlevlendirme projeleri. Bu projeler aynı zamanda, göçmenlerin ağırlıklı olarak yaşadığı mahallelerin dönüşümü anlamına geliyor. İkinci olarak, kent periferisi olarak nitelendirebileceğimiz bölgelerinde, karma işlevlerle yeni merkezlerin oluşturulması gündemde. Üçüncü olarak, Torino'nun, yeni ve eski kent mekanlarını birbirine etkin olarak bağlayacak, hem de kıta Avrupa'sında önemli durak olmasını sağlayacak çağdaş metro ağı ve hızlı tren sisteminin ve istasyonlarının inşaatı hızla sürmekte. Tüm bu projeler kapsamında, kentsel yerleşim ve dağlık bölge arası doğal coğrafi sınır çizen nehrin, kent yaşamının parçası olmasını sağlamak yan amaç. Kentin içinden bakarak, günümüzde henüz oluşumunu tamamlamamış projelerin fiziksel okumasını yapmak zor: ama 2011'de kenti ziyaret etmek, ve sonrasında daha verimli okumalar yapmak şart. Bugün ise, projelerin sosyal etkilerine odaklanmak ivedi.