Söylenmek istenenler kendilerine yeni bir şehir kurdular ve buradaki her imge sizin hâyâl gücünüze bırakıldı: Senem Akçay Netame isimli kitabıyla, bu ay Mimarın Kalemi'nin konuğu oldu.
Kaleminden çizim değil kelimelerin sayfalara yansıdığı mimarların konuk olduğu Mimarın Kalemi söyleşi serisi, Tamirhane Mimarlık Kurucusu ve kilim tasarlayıp, ürettikleri markaları The Keep'in kurucularından Y. Mimar Senem Akçay ile devam ediyor.
Hikâyeleri Senem Akçay'a, illüstrasyonları Sadi Güran'a ve müzikleri Deniz Cuylan’a ait netameli bir kitap: Netame
İnsan zekâsının, hâyâl gücünün bir sınırı yok. İçinde bulunduğu farklı durumlardan, sıkıntılardan bir şekilde, bir yolunu bulup çıkıyor. Netame neyin sonucunda yazıldı?
Bu metinleri yazmamın üzerinden uzun zaman geçti. Yazma eyleminin, o zamanlar benim için önemli bir iletişim biçimi olduğunu söyleyebilirim. Benim için baş etmesi zor olan, zaman zaman herkesin hissettiği anlamsızlık duygusunun içinden çıkma yoluydu aynı zamanda. O zamanlar -Netame’yi yaratırken- bize kendimizi tekinsiz hissettiren durumlara dönüp bakarak bunları anlamanın, anlatmanın bir yolunu bulmuşuz diye düşünüyorum.
Netame; bir kurtuluş/kaçış yolu mu yoksa kaçınılmaz bir son mu?
Herhâlde herkesin cevabı farklı olurdu, ben kurtuluş diyorum bu sorunun cevabı için. Kitaptaki Maketçi karakteri, tüm bu Netame şehrini ve içindeki karakterleri denizin ortasında, bir geminin içinde oluşturuyor ve söylemek istediklerini söylemiş oluyor. Kitabı yazarken, Maketçi karakterinin bizim bir yansımamız olduğunu düşünüyordum. Söylenmek istenenler bir yolla (yazı, resim, müzik...) söyleniyor.
05. Maketçi © Sadi Güran
Belirttiğiniz gibi kitabınızda; yazı, resim ve müzik bir arada, bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. Kitapta farklı disiplinlerin birlikte yer alması fikri nasıl ortaya çıktı?
Biz yakın bir arkadaş grubunun içindeydik, Sadi (Güran), Deniz (Cuylan) ve ben. Birbirimizle çizdiklerimizi, yazdıklarımızı paylaşırdık sürekli. Netame, bu yakın olma durumunun bir sonucu olarak da ortaya çıktı diye düşünüyorum. Böyle bir kitap yapma fikri Deniz ve Sadi’den geldi, ben ekibe katıldığımda onlar illüstrasyon ve müziklerle metinlerin zeminini hazırlamışlardı. Herkesin kendine göre bir söyleme biçimi var. Benim için alışıldık yollar bazen daha zor. Daha dolaylı farklı biçimlerde söylemeye çalışıyorum sanırım.
09. Zeytin © Sadi Güran
Zaman kavramı yok hikâyelerde. Zaman kavramı ne zaman yitirilir ya da zaman hangi şartlarda önemsiz olur?
Ben zaman kavramının her zaman yitik olduğunu düşünmüşümdür. Bazı şeyler hep sizinle gelir. Şimdi, geçmişte veya gelecekte olması fark etmez. Bizimle gelenler, en yakınımızda tuttuğumuz şeyler sanırım, bırakamadıklarımız.
Karadan uzaklaşmak her zaman iyi gelir mi? Kitapta "kıyıya inmeyi" hangi anlamda kullandınız?
Kıyıya inmeyi, rutinlerimizin ve alışkanlıklarımızın dışına çıkıp, etrafa tekrar bakmak anlamında kullanmıştım. Rutinlerimi seviyorum ama onların dışına çıkıp baktığımda daha fazla şey görüyorum çoğu zaman. Kıyıdan hayata, olanlara ve kendime bakarken çok farklı şeyler keşfediyorum ve değişiyorum. Bu bana iyi geliyor. Kimileriyse rutinlerin, alışkanlıkların içinde daha rahat hissediyor olabilir. Sanırım kesin bir cevabı yok.
Kıyı, Netame’de aynı zamanda bir üretme sürecinin başlangıcı. Karadan denize ve oradan da tekrar karaya bir yolculuk. Maketçi (kitapta Netame’nin yaratıcısı) bir gemiye biner ve bütün Netame şehrini burada inşa eder. Bir çeşit kendinle baş başa kalmanın ve yaratma sürecinin başlangıcı.
10. All I Can Do (Yapabileceklerim) © Sadi Güran
Kitapta, ruhlarını elden çıkarmış karakterler görüyoruz. Ruhumuzu bir yerlerde bırakabilsek her şey geçer mi? Ruhunu bıraktıktan sonra yaşamda neler değişir?
Eğer hislerimizle barışık değilsek, ruhumuzu bırakmak bir seçenek olabilir tabii. Ruhunu ayrı hissediyorsan kendinden, işler de pek yolunda değilse… Öyle yaptığımı düşündüğüm zamanlarım olmuştur. Belki, daha az yıpratıcı duygularından uzaklaşmak fakat biraz da tatsız oluyor yaşantı. Yaşadıklarının tam tadını alamıyorsun.
"Bir düş kırığı tarafından kesilmiş olabilecek bir bacak ve düş kırıklarıyla yapılan vitraylar". İnsan canı yandığında karşısındakinin de canını yakarak mı iyileşir, kangren olmuş bir organ gibi kesip atmak mı gerekir tamamen kurtulmak, hayatta kalmak için? gibi soruları çağrıştırdı.
Çekilen acının ve ondan kurtulmanın farklı yolları var, o yüzden aslında sorunun cevabını bilmiyorum diyebilirim.
Son: Yine başlanılan yere -karaya- dönüş. Bir sonuç beklenmiyor mu, amaç sadece söylemek miydi?
Bu yaratım süreçlerinin faydadan ziyade; gösterme, fark ettirme üzerine kurulduğunu düşünüyorum. İçinde tekinsiz hissettiğimiz durumlar üzerine düşünmenin, Netame için bir amaç olduğunu söyleyebilirim.
“Bütün bu hikâye fondaki müziğin tehlikeli bir daveti olabilir. Bize sunulan bütün sonlar tasarlanmış … olabilir…” Tüm ihtimâller mümkün, şeklinde okudum bu yazdıklarınızı. Dünyaya gelmeden, sonun şeklini tercih etmiş olma ihtimâlimiz için ne düşünürsünüz?
Kitabın tamamında yer alan hikâyeleri (Netame şehrini) tasarlayan Maketçi'yi sanatçı olarak düşündüğümüzde, tasarlanmış sonları anlamlandırmak mümkün. Bunu; kendi yaşamlarımızın tasarlanmış olma ihtimâline taşıdığımızda yanıt (eğer bir yanıt varsa) biraz daha karmaşıklaşıyor. Rulet masasının hileli mi hilesiz mi olduğu sorusunun yanıtı ise hepimizce meçhul.
10. All I Can Do (Yapabileceklerim) © Sadi Güran