E. SedaK: Tavanda gördüğümüz bitki örtüsü hangi malzemelerden ve nasıl imal edildi, nasıl yerleştirildi?
ÖzerÖ: Yukarıda gördüğünüz malzeme de bir Rainforest standardı ve Çin üzerinden getirildi. Kabaca, 2 metreye 1 metre büyüklüğünde tel bir hasır düşünün: Bu tel hasıra sarılmış yeşil Rainforest yaprakları var. Malzeme, bir asma tavan mantığında askı telleriyle döşemeye tutturuluyor. Arkasındaki döşeme de brüt betonarme, yani her hangi bir asma tavan sistemi mevcut değil. Havalandırma tesisatı arasında konumlanıyor; ses ve aydınlatma tesisatları aralarında dolaşıyor. Daha sonra, o hasırın üzerine üç katman çiçekle süsleme yapılıyor. Sarmaşık, yapraklar, bir takım çiçeklerin yerleştirilmesi için de yurtdışından bir ekip geliyor.
SinanP: Zaten bütün proje içinde hepimizin en çok alışması gereken nokta da buydu. Bir mimar nasıl bir mekanın görünüşüyle tasarıma başlar, "Hadi!" dedik, çizmeye başlayalım. Ama ne çizeceğiz? Kaya mı, yaprak mı, fil mi çizeceğiz? Bu işin hem keyifli hem de zor taraflarından biri buydu. Sonuç olarak biz bütün o kayaları, yükseklikleri, çatlaklarına kadar tek tek çizdik. Tabii baktığınızda, çizim ile yapılanın hiçbir alakası kalmadı.
E. SedaK: Biraz da akvaryumlardan bahsedelim...
ÖzerÖ: Üç adet akvaryumumuz var. İlki, hemen girişte gördüğümüz kemer şeklinde olan, diğer ikisi de ‘S' şeklinde. Akvaryumların gövdeleri Rainforest standardı olarak üretiliyor ve yine Amerika'dan geldi. Akvaryumların içinde Saros Körfezi'nden gelen tuzlu su bulunuyor. Bu su, içine balıklar yerleştirilmeden önce işlemden geçirilerek tortulaşması engellendi. Balıklar ise Endonezya'dan uçakla parti parti geldiler. Çünkü bazı balıklar yeni sistemlere çabuk adapte olabiliyorlar. Diğerleri ise çok daha nazikler ve bu yüzden oturmuş bir sisteme bile uzun sürede alışıyorlar. Neticede 246 tane balığımız var.
AdnanS: Aynı zamanda sadece akvaryumları çalıştıran, devir daimini sağlayan, temizliğini ve bakımını yapan, tuz ve mineral dengesini sabit tutan makinelerin bulunduğu bir odamız mevcut.
E. SedaK: Başka hangi malzemeler ve işçilikler için yurtdışından gelen ekiplerle çalıştınız?
ÖzerÖ: Mesela taş işçiliği için de yurtdışından bir usta geldi. Sonuçta o, bir zanaatkar olarak insiyatif aldı ve boyasını hazırladı, çatlakları, girinti çıkıntılar, kırık yerleri işlemeye başladı.
ÖnderK: Burada enteresan bir hikaye var. İsmi Abu olan bu arkadaşımız ilk günden iletişimi bizimle sağladı. Çünkü yanına 8-10 tane işçi istedi ve biz de ona Türk işçileri tedarik ettik. Ama bu insanlara neyi nasıl anlatacaksınız? Kaya nasıl yapılır, nasıl uygulanır? En başta tercüme yoluyla olurken, sonra Abu ve diğer arkadaşların el hareketleri ve çeşitli kelimelerle anlaşması, yaklaşık 20-25 gün içinde hiç müdahil olmadan, yalnızca uzaktan takip ederek işi yürütmemize olanak tanıdı.
E. SedaK: Doğrudan yurtiçinde imal ettirdikleriniz nelerdi?
ÖzerÖ: Sandalyeler yerli imalattır fakat Rainforest'ın özgün sandalyesinin bir nevi kopyasıdır. Aynı şekilde oturma sedirlerimiz, diğer tüm sabit mobilya ve renkli şap olan zemin kaplaması yerli imalat. Renkli, desenli kalın plexi-glas masaların tablaları yurtdışından geldi, ayaklarını biz burada imal ettirdik. Aydınlatma armatürlerimiz de Türkiye'den tedarik edilmiş olsa da, bir kısmını ithal etmek durumunda kaldık. Fiberoptik tavan uygulamasını ise Kroma Aydınlatma yaptı.
ÖnderK: Sis ve su efektleri de burada yapıldı, ama tüm teknik detayları yurtdışından istendi. O veriler buradaki tedarikçilerle paylaşıldı. Yapabiliriz diyen de oldu, yapamayacağını söyleyen de, yapabiliriz deyip yapamayan da... (gülüyorlar)
SinanP: Mesela arkada ciddi basınçlara dayanabilecek endüstriyel bir kompresör var. Böyle bir kompresörü bir restauranta neden koymak isteyeceğimizi insanlara uzun süre anlatmaya çalıştık. "Ne yapacaksınız?" diyorlardı. Ama biz de bilmiyoruz ne yapacağımızı! Sadece lazım.
ÖzerÖ: Aslında prensip olarak ne işe yaradığını elbette biliyorduk. Ama nasıl çalışıyor, arasındaki bağlantıları nedir, ne zaman devreye giriyor, ne zaman çıkıyor ve benzeri şeyleri biz de bilmiyorduk.