E. SedaK: Peki Adnan Bey'e dönecek olursak... Sıradan bir restaurantın belli rutin işleri olur. Zorlayıcı fakat sınırları belli bu işlerin Rainforest'ta kalabalık bir listeye dönüştüğünü görüyoruz. Tüm bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
AdnanS: İlk geldiğimizde nelerle karşılaşabileceğimizi elbette bilmiyorduk. Fakat mimarlarımız gibi biz de bunları tespit ettik ve sorunların çıkmaması için gece-gündüz çalışıyoruz. Mesela yapraklar nasıl temizlenecek? Oturup bunu düşünüyoruz. Sirkeli suyla temizlenecek diyoruz, Amerika ile haberleşiyoruz çünkü zarar vermek istemiyoruz. Ordan bize bir resim gönderiyorlar; elinde zehir pompalarından, maskeli bir adam görüyoruz. Altında da bir litre suya şu kadar üzüm sirkesi konulması gerektiği yazıyor.
Başka bir örnek, balıklarımızla ilgili. Balıklarımızdan bazıları kuru yem yiyiyor, bazıları karides, bazıları ise canlı balık tüketiyor. Onları teker teker beslemeye çalışıyoruz. Bunlar aslında basit ama önemli olan şeyler.
E. SedaK: Şu anda, aylarınızı harcayarak uğraş verdiğiniz bu mekanda otururken çıkardığınız iş ile ilgili ne hissediyorsunuz? Keyifli iş, keyifli bir sonuç doğurdu mu?
ÖzerÖ: Kesinlikle! Bir dekordan çok daha öte bir çalışmaydı bu. Sonunda, tüm teknik uğraşıların ardından çalışır bir mekan ortaya çıkması bizi çok mutlu etti.
SinanP: Buna ek olarak inanıyoruz ki burada sahip olduğumuz bilgi birikimi bizim için çok faydalıydı ve ileride daha da faydalı olacak. Rainforest'ın başarısı gösteriyor ki, Türkiye'de Rainforest gibi mekanlar yapılmak istenecek. Sıfırdan böyle bir işe girmek isteyenlere tekrar düşünmelerini tavsiye ederim. (gülüyorlar)
ÖnderK: Sinan'ın da dediği gibi Rainforest ilgi çekti. Mimar olarak aslında çok farklı mekanlarla uğraşıyoruz. Bizim için en büyük keyif, o mekanın kaba inşaatından çıkıp şu anki gibi yaşanır hali arasındaki farklılıkları gözlemlemek ve deneyimlemek oluyor. Yaparken elbette çalışmaya başladığında nasıl bir yer olacağını düşledik, kafamızda canlandırdık. Ama inanın, çalışanların kostümlerine kadar bu denli keyifli bir mekan halini alabileceğini biz de bilmiyorduk. Alışveriş merkezi açıldığında bir-iki hafta boyunca burası hınca hınç doluydu. Beş yaşında çocuktan, altmış yaşında yetişkinlere kadar herkesin ilgisini çekti. Restaurantın girişinde özellikle timsahın bulunduğu yer oldukça ilginç olaylara sahne oldu. Oysa "Timsaha lütfen dokunmayın" yazısını baştan koymuştuk. (yine gülüyorlar)
AdnanS: Orası aslında bizim dilek havuzumuz. Toplanan paralar WWF'in (World Wildlife Fund) Türkiye çapındaki projelerinde kullanılmak üzere bağışlanıyor. İnsanlar havuza para atıyorlar ve hatta bazıları para atınca timsahın oynadığını düşünebiliyor. Ama tüm bunlar çok güzel! "Biz bir dolaşacaktık, gezecektik" diyenler, buraya hayran kalanlar, çok karanlık ve basık bulanlar, gürültülü veya eğlenceli bulanlar, korkup giden çocuklar, içeriyi görüp sonra gitmemek için kapıda sürünen çocuklar, sürekli gelen çocuklar... Burada toplantılar düzenleniyor, iş yemekleri yeniyor, altın günleri yapılıyor. Şimdiden doğum günlerinin vazgeçilmez mekanı oldu zaten. Aynı zamanda çevre bilinci aşılamak, onlara yağmur ormanları ve ekolojik sistemle ilgili bilgi vermek üzere öğrenci gruplarını çağırıyoruz; WWF ve TEMA Vakfı hakkında da bilgilendiriyoruz. Dolayısıyla burada herkes bir şeyler bulabiliyor.