"1910 – 2010: Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü" başlıklı bu serginin, 2008 yılından beri süren bir çalışmanın ürünü olduğunu biliyoruz. İlk başta böylesi bir sergi fikrini ortaya çıkaran motivasyon, acaba neydi?
2010 Kültür Başkenti Ajansı, 2008 yılında proje kabul etmeye başladığında, biz de Bilgi Üniversitesi Mimarlık Yüksek Lisans Programı hocaları olarak "1910 – 2010" başlıklı bir sergi yapmanın iyi olacağını düşündük. Çünkü hem 2010 ile güzel bir kafiye oluyor hem de 1910, İstanbul'a elektriğin verildiği yıl… Elektriğin verildiği yer de burası! Bu yerin tılsımı var yani işin içinde… Şehirlere elektriğin gelmesine, "ikinci endüstri devrimi" yakıştırması yapılıyor. Yani buhara dayalı endüstriden sonra, ikinci evreye geçilmiş oluyor. Bambaşka bir dünya açılıyor. Bu nedenle de 1910'dan 2010'a uzanan süreçte kenti izlemenin iyi olacağını düşündük.
Serginin hazırlık süreci nasıl gelişti?
Öncelikle değerlendirilmesi bir sene sürdü; bizim önerdiğimiz bütçe de yarı yarıya azaltıldı. Buna rağmen böyle bir işin bitirilip asılması bir mucizedir. Ben açıkçası burada çok büyük emek harcandığını ve büyük fedakarlıklar yapıldığını biliyorum. Ajansın kullandığı finansman modelinin yanlış olduğunu, insanlara teşvik vermek yerine onlara eziyet edildiğini düşünüyorum. Bunu da, bu saatten sonra söyleyebilirim! Yine de bu destekler olmasaydı, bu sergi de olamazdı. Dolayısıyla haklarını da teslim etmek lazım…
Söz konusu iki senelik süreçte, elde ettiğiniz veriler ve ortaya koyduğunuz ürünlerin tamamını, son portresini burada görebiliyor muyuz?
Burada her dönemi çalışan insanların, ürettikleri bilginin belki %10 - %15'ini sergilediğini söyleyebilirim. Elimizde bunun gibi yedi tane sergi daha açacak malzeme var. Ama onlar tabi artık yayınlarda, başka mecralarda incelenecek. Burada, son yüzyıla ait problemleri büyük ölçüde çözdüğümüzü, kendi namıma söyleyebilirim. Projenin bize ait kısmı için İstanbul Ticaret Odası'nın bir milyona yakın ticaret sicilini coğrafi olarak kodladık. Ve altı-yedi ay, belki bir sene içerisinde bu çalışmalar iki-üç ciltlik bir "İstanbul İktisadi-Ticari Atlası" şeklinde yayınlanacak. Bunu yayınladığımız zaman, tüm bu emeğin nasıl harcandığı daha net bir şekilde de görülecek.
Dolayısıyla bu sergide tamamına erişemediğimiz bilgi, yayınlar ile bize sunulacak.
Bilginin bir kısmına… Şu panonun arkasındaki mantığa diyelim. Bazı şeyler neden Beyoğlu'nda yapılıyor da başka yerlerde yapılmıyor? Niye silüet çalışması o hat üzerinde de, başka hatta değil? Neden doğu sahili fotoğraflandı ama batı sahili değil? Tüm bu sorulara cevap veren makaleler olacak o kitapta. Burada ortaya koyduğumuz haritaların nasıl gerçekleştirildiğine dair metodolojiye de, yine bu kitapta ulaşabileceksiniz. Yani bu iş, büyük bir iştir. Burada "ucundan accık" gözüküyor diyelim…
Şu an basılmış olan mevcut "1910 – 2010" kitabı, bu anlamda faydalı değil mi?
Kitap, çok alelacele basılmış bir kitap… Çünkü projede böyle bir kitap yapma fikri yoktu ve emrivaki olarak istendi. Emrivaki olarak istendiği için de panolar fotoğraflandı, 1/8 oranında küçültüldü ve kesildi. Bazı yerlerde isimler oturdu, bazı yerlerde de oturmadı. Bazı yerlerde yazılar kesildi. Bazı yazıları da okumak mümkün değil… Okunur hale getirmek de mümkün olmadı, çünkü tek bir dosyayı bilgisayarda açıp kapamak da saatler sürüyor. Okuyucular, izleyiciler mevcut sergi kitabını belki görselleri için alabilirler.