Öncelikle '1A3B' formülünün açılımını öğrenebilir miyiz?
Burak Nazifoğlu: A eşimin, B ben ve ağabeylerimin isimlerinin baş harfleri. 1A3B bu şekilde oluştu.
İş hayatına geçmeden eğitiminizden bahsedelim mi?
BN: Trabzon'da Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde içmimarlık eğitimi aldım. Aynı dönemde Eskişehir’de resim bölümünü kazanmıştım ama ağabeyim Mimar Sinan’da mimarlık yüksek lisansı yaptığı için orada okumak benim de hayalimdi. İç mimarlık olunca direkt Mimar Sinan'ı tercih ettim. Aslında bu konuda hiçbir bilgim yoktu, T cetvelini nasıl tutacağımı bile bilmiyordum. Ama altyapımın resim olmasının çok faydası oldu.
Resimdeki hayalgücünü içmimariye nasıl aktarabileceğimi, resmi içmimaride nasıl kullanabileceğimi, renkleri ona göre nasıl seçeceğimi gördüm. O yüzden eğitimimi gayet mutlu bir şekilde sürdürdüm. Mezun olduktan sonra da çeşitli yerlerde çalıştım.
Üç yıl gibi kısa bir sürede kendi ofisinizi kuruyorsunuz.
BN: Evet, ikinci sınıf bittiğinde farklı firmalarda çalışmaya başladım. İlk çalıştığım yer mobilya üzerineydi. Sonraki içmimarlık ofisiydi. Dairelerin ve villaların iç mekanlarını yapıyorduk. Sonrasında işin endüstriyel ayağına daha yakın olan bir tasarım ofisinde çalıştım. Bu kısa dönemde yaklaşık 6-7 yerde çalıştım. Neyin nasıl yapılması gerektiğini öğrendim ve eksikleri gördüm.
Çevrenizdeki eksiklerden hareketle icatlar ve trendler oluşturmayı hedeflediğinizi özgeçmişinizde de dile getiriyorsunuz. Ne gibi eksiklikler bunlar?
BN: İnsanımız maalesef tasarımı bir kağıt parçası olarak görüyor, ona çok değer vermiyor. Ta ki yapılana kadar. Ortaya çıkan işi görünce teşekkür ediyorlar ama başta böyle zorluklar yaşıyoruz. Tasarım yaparken onun başka bir yerde olmamasına, özgün olmasına dikkat ederim. Daha önce çalıştığım yerlerde ve arkadaşlarımdan gördüğüm düzende işler daha çok kopya üzerine gidiliyordu. Ben her zaman özgün olmaya çalışırım ama bazen de aklın yolu birdir dedirten durumlarla karşılaşıyoruz. Üniversitedeyken bir mobilya tasarlamıştım, farklı olduğu için çok hoşuma gitmişti. Hemen arkadaşlarımla paylaştım. İki gün sonra mobilya tarihi dersinde öğrendim ki biri bunu 1400'lerde yapmış. Ama resmen aynı çizim. Ben 600 yıl geç kalmışım (gülüyor). Mesela bu ofisteki malzemelerin de kendimize ait olmasına özen gösterdik. Masamız başka yerde olmasın istedik. Çalıştığımız kişiler de bu fikre destek olunca, ortaya güzel işler çıkıyor. Onların da kendilerine özgü mobilyaları oluyor.