Ofisin tanıtım yazısında kendinize has çizgileriniz olduğundan bahsediyorsunuz. 1A3B’nin çizgisi nasıl bir çizgidir?
Burak Nazifoğlu: Olmayanı oluşturan bir çizgi diyebilirim. Benim en büyük ilham kaynağım doğadır. Bir ağacın yapraklarına bakıp 50 farklı şekil görebilirsiniz. Resimde de bu böyledir, bakmak değil görmek gerekir. Her an yanımızdan farkında olmadan bir şeyler geçip gidiyor. Renkler, formlar ve milyonlarca çizgi… Zamanı durdurup o karenin fotoğrafını çekmek ve başkalarının göremediğini fark etmek… Biz tasarımlarımızı bu çizgiden yola çıkarak oluşturuyoruz.
Geçmişle bugünü buluşturduğunuzu söylüyorsunuz...
BN: Tarihi dokuları, eskiyi, yaşanmışlıkları çok severim ve korumak isterim. Özel hayatımda da bu böyle. Bence tasarımın ruhunu, manevi boyutunu büyük ölçüde bu yaşanmışlıklar oluşturuyor. Eğer mekanın böyle bir yapısı varsa bunu mutlaka değerlendiririm.
Ediz Akyol: İkimiz de eski yapıların, eski işçiliğin çok daha kaliteli olduğunu düşünüyoruz. Maalesef bu hep geriye gidiyor. Maliyet-emek doğru orantısı... Dolayısıyla bir mekanda bu potansiyel varsa, eskiyi yakalamaya çalışıyoruz. Çünkü mekanların bazı yaşanmışlıkları var. Tertemiz bir mekan yapmakla iş bitmiyor. O mekanın ruhunu, oraya girdiğinizde hissettiğiniz şeyleri sabit tutabilmek gerek. Tabi bunun yanında modern çizgileri de işin içine dahil etmelisiniz. Bu kimi zaman bulduğunuz 100-150 yıllık bir kapıdan masa yapmak oluyor, kimi zaman duvarı kırıp arkasındaki güzel taşı ortaya çıkarmak.
Ofisin yer aldığı binanın çatısından bir hatıra
BN: Yani bahsettiğimiz çizgi aslında yeniyi araştırma çizgisi. Nasıl yeni bir şey yapabilirim çalışmasının kendine has çizgisi...
EA: Ve özgünlük. Burak'ın da belirttiği gibi yaptığınız bir tasarım daha önce gerçekleştirilmiş olabiliyor. O zaman tasarımcı ister istemez bir mutsuzluk yaşıyor. Bu kendimize has çizgiyi, müşteriye sunduğumuz bir ayrıcalık olarak da görmek lazım. Özel bir şeye sahip olmak da bir ayrıcalık...
BN: Bazen bir şey tasarlıyorum ama o anki şartlar üretmemize olanak vermiyor. Sonra çok benzer bir ürün bir yerde sergileniyor ya da yeni model olarak dergiye çıkıyor. O zaman da biz yapmış olsaydık bizim tasarımımız olacaktı diyorum.
Bu noktada iş geliştirme sorumlusu olarak Ediz Bey'in inisiyatif alması gerekiyor sanırım.
EA: Zaten bu tür örneklerle karşılaştığımızda Burak sitem ediyor, sen engel oldun diye. Bu noktada karar vermek bana düşüyor. Bunu üretelim mi, doğru zaman mı, biraz daha bekleyelim mi? Bazen ıskaladığımız oluyor, sistem her zaman kusursuz çalışmıyor. Yine de maksimum verimlilikte hareket etmeye çalışıyoruz.