İnternet ortamında bundan yaklaşık altı sene önce başlayan blog furyası, bugün halen tüm hızıyla sürüyor. Bu kaybolmayan popülaritenin en etkili faktörlerinden birini de, şüphesiz, "blog müessesesi"nin farklı medyalara evrilme potansiyeli oluşturuyor. Dünya çapında çok okunan, izlenen ve yorum alan bloglar, gün geçmiyor ki birer magazin portaline, uzmanlaşmış bir rehbere ya da sosyal paylaşım sitesine dönüşmesin! Belki de "blogiverse", yani blog evreni adı verilen bu mecranın sunduğu olanaklara verilebilecek en iyi örneği, Huffington Post oluşturuyor. Bu web-sitesi, yalnızca üç sene içerisinde, lokal haberlere yer veren bir yorum-blogdan uluslararası bir haber portaline evrilerek, blog dünyasının ekonomik ve politik olanaklarına daha dikkatle bakmamızı sağlıyor.
Söz konusu olan moda blogları olduğunda ise, çok daha farklı ve zengin bir sosyolojik tartışma güzergahı ile karşı karşıya kalıyoruz. Moda blogları, blog evreninin kişiselleştirilmiş özgürlük ortamında belki de en kişisel ve mahrem örnekleri ortaya koyuyorlar. Çünkü, bazı "günlük-blog"ların aksine, hiç tanımadığınız insanların ruhsal ve duygusal alanlarından öte bir anlamda fiziksel mahremlerine de tanık oluyorsunuz. Söz ettiğimiz, elbette yatak odaları ve giyinme kabineri! Rahatlıkla kişinin, oturup etrafı ve gelip geçen insanları seyrettiği "kafe saatleri" ile özdeşleştirilebilecek moda blogu takip çılgınlığı, gerçekten de böyle bir mahremiyet paylaşımı ihtiyacını doyuruyor. Bu sitelerde, insanların yalnızca ne giydiğini ve nasıl kendine yakıştırmaya çabaladığını izlemlemiyorsunuz. Aynı zamanda parçaların ne zaman ve ne kadara alındığını öğreniyor, o güne özel kıyafet tercihlerinin sebeplerinden haberdar oluyorsunuz. Tüm bunlar üzerine olumlu-olumsuz, sakin-saldırgan yorumlarda bulunarak, bir anlamda da sokakta gördüğümüz "rüküş insan"lara dudaklarınızı büzüştürerek içinizden söylediklerinizi gayet "yüksek ses"le iletme imkanına sahip oluyorsunuz.
Türkiye'yi dahi sardığı rahatlıkla iddia edilebilecek moda blogu furyası, Kıta Avrupası, Amerika ve Japonya'da ise gerçek bir fenomen haline gelmiş durumda. Zaman zaman moda dünyasından, sezon koleksiyonları ve trendlerinden haber ve görüşleri ileten bu mecraların en popüler örneklerini ise, "lookbook" adı verilen "Bugün ne giydim?" foto-albümleri oluşturuyor. Üstelik söz konusu modellik yapma hevesini doyurma faaliyetleri, mimarlık ve kent bağlamında ilginç veriler sunuyor. Çünkü bu tür blogların başarılı addedilenleri, bir yandan stil-guruluğuna terfi etme çabalarının, diğer yandan da moda fotoğrafı çekme becerilerinin ortaya konduğu kişisel portfolyolar halini alıyor. Üstelik "blog evreni"nin özgür ve sınırsız bir oyun alanı sunduğu düşünüldüğünde, gerçekten yaratıcı ve dimağ açıcı "iş"ler ile karşılaşılabiliyor. Sonuç "ürün" ise, amatörlük ile profesyonellik arasındaki taze bakış noktasında, yaşadıkları kentler ve o kentlerin atmosferi ile kendini ilişkilendiren moda heveslilerinin tasarımsal yorumları ve moda üzerinden yeniden tanımlanan ve tanıtılan kentler oluyor.