Almıla Değer (İstanbul Moda Akademisi Koordinatörü), Zehra Elif Taş (Moda Danışmanı, Yazar ve Eğitmeni)
İstanbul Fashion Days'in Taşkışla'da gerçekleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce doğru bir mekan seçimi mi?
Z.E.T: Ben bahçeyi çok sevdim. Çok keyifli, ortam da çok güzel organize edilmiş. Zaten defileler arasında iki saatlik boşluklar var ve zaman güzel geçiyor. Ama yukarıda sıkışıklık ve oksijensizlikten muzdarip oluyorsunuz; sizi biraz hırpalıyor.
Sizce İstanbul'da yaşayan tasarımcıların ürünleri, yurtdışındaki üretimlerden yaşadıkları kent bağlamında farklılaşıyor mu? Bunu burada gözlemleyebiliyor muyuz?
Z.E.T: İstanbul bağlamında konuştuğumuzda Türk tasarımcılarda kentin çok izini görüyoruz. İstanbul Fashion Lab'de de bu anlamda incelenebilecek çok tasarım vardı. Örneğin Arzu Kaprol'de hep bir Osmanlı vardır ve tarzını Otto-modern olarak tanımlar. İstanbul silüetini tasarımlarında hep kullanır. 2005-2006 döneminde de yoğunluklu olarak Osmanlı izlerini görüyorduk koleksiyonunda. Yurtdışındaki tasarımcılarımızda da, İngiltere'deki Bora Aksu da, ya da Atıl Kutoğlu'nda hep Osmanlı desenleri ve detayları vardır. Ama yine de her koleksiyonda belirginleşir gibi bir genelleme yapmak mümkün değil.
Kentsel mekan içerisindeki yaşam biçimi ve kentin kullanıcılarının da moda tasarımı ve bireylerin moda seçimleri üzerine etki sahibi olduğu söylenebilir mi?
Z.E.T: Kesinlikle etkiler. Mesela ayakkabı seçimlerini etkiliyor. Dün buraya geldiğimde böylesi bir bahçe olduğu bilincinde hiç olmadan topuklu ayakkabı giymiştim. Bütün her yere battım çıktım. Evinizden iş yerinize nasıl ulaşım sağladığınız, günün kaç saatini sokakta geçirdiğiniz, bu gibi küçücük şeyler sizin kıyafetinizi, ayakkabınızı, çanta seçiminizi, tüm kıyafet seçiminizi etkiler.
Tam tersini söylemek de mümkün mü? Moda bir kenti değiştirebilir mi?
Z.E.T: Çok bireysel olması lazım. Bireysel hareketlerle İstanbul gibi bir kenti, 15 milyon insanın yaşadığı bir yeri değiştirmek çok güç. Çünkü sokağa çıktığınızda çok bireysel trendler var. Bir stilin peşinde gidip de özel bir tasarımı genelleştiren, sokağı etkileyebilecek kadar stil sahibi insan İstanbul'da çok azdır. Ama mesela Londra sokaklarına çıktığınızda, evet, o insanlar şehri "Londra" yapıyorlar. Londra tarzı diye bir şey var ama İstanbul tarzı diye bir şey yok. En azından şimdilik yok. İnşallah olur.
İstanbul'un Londra, New York gibi bir moda kenti olması da buna mı bağlı?
Z.E.T: Moda dendiği zaman İstanbul akla gelen bir şehir değil. Çünkü sokağa baktığınızda her yerde moda görmüyorsunuz, akmıyor. İnsanların üstünden, vitrinlerden moda kokusu almıyorsunuz.
A.D: Marka da yok.
Z.E.T: Burada gördüğümüz modacıların işleri de sokakta değil. Bu yüzden Galatamoda gibi etkinliklerle moda tasarımcıları sokakta buluşmaya çalışıyor. Yurtdışına gittiğiniz zaman, örneğin Milano'ya, insanların Gucci giyebildiğini, taşıyabildiğini, bir çok markaya ulaşabildiklerini görüyorsunuz. Kendi markalarını en azından... Türkiye'de bu kadar sokağa akış yok. Eğer olursa, belki İstanbul da moda kokan bir şehir olur. Gerçekten karmaşık bir demografik yapıdan bahsediyoruz İstanbul'da. Çok büyük uçurumlar var ve bu uçurumlar gözetildiğinde herkesin modayı tüketebileceği bir dengeyi bulmak da çok zor.