"İstanbul bir moda kenti değil çünkü…"

07 Eylül 2009



Peki, İstanbul bir moda kenti değil çünkü…

O görgü yok. Bir kere tarihte öyle bir yeri yok. Türkiye'de modanın popülerleşmesi on sene, on beş senedir söz konusu. Fransa'da 14. Louis ile başlıyor, anlıyor musun? Bir de hızlı götürülmek isteniyor. Bugün sabah Brezilya'dan gelmiş bir ekip ile de "Moda burada neden ilerleyemiyor" diye konuşuyorduk. Bana sorarsan ilerlememesinin sebeplerinden biri eğitim, ikincisi finansal sıkıntılar. Burada parayı tutan insanlar, bu işi pek anlayan, kavrayan kişiler değiller. Yani memur! Türkiye'de –maalesef Louis Vuitton çantaya geri geleceğim- o çanta varsa sende, hah, moda! Halbuki yaratıcılık anlamında farklı yerlere gitmek lazım ve "parayı tutan"ların bunun ayırtında olduğunu düşünmüyorum.

Öyleyse modanın finansal tarafında duranların, modayı mekansızlaştırdığı söylenebilir mi? Dergi sayfaları, dükkan vitrinleri ile sınırlanıyor mu moda?

Kısıtlı tabi ki. Fransa'da görüyorsun; adam iki tişört alıyor, bir şey yapıyor, paf! Fikir var, bir şey çıkarıyor! Önemli olan fikir! Burada sonuçta az tasarımcı var, rekabet de az. Çok daha fazla tasarımcı olması lazım. Üretici bir ülkeyiz oysa ki. Böyle bir yerde on-yirmi tasarımcı olur mu? Türkiye'deki üreticilerin çoğunluğunun da "Bu işte para var" diye tekstile girdikleri düşünüldüğünde, teknik açıdan çok kısıtlıyız. Dolayısıyla o üreticiler de tasarımcı ile çalışmaya henüz hazır değiller. Zaten bunun çok az örneği var. Daha farklı gelişmesi gerekiyor, ama bir yerlerde insanları tutan bir şeyler hala var. Dönüşmeye henüz çok hazır değil gibi. Bilmiyorum anlatabiliyor muyum? Bana çok protest olduğumu söylüyorlar ama, ben de şu güne kadar deneyimlediklerimden yola çıkıyorum.


Yazbukey. Yaz ve Emel Kurhan. Fotoğraf: Jessica Antola

Siz Yazbükey olarak Paris-İstanbul merkezli bir pratik sürdürüyorsunuz –ablanız Yaz Paris'te siz ise İstanbul'da konuşlanmış durumdasınız. Bu şehirlerarası trafiği neden gerekli görüyorsunuz?

Türkiye'de insanlar çok şekilci. Genel olarak. İş yapmaya çalıştığınızda, "Bu, ı-ıh!". İstanbul'u çok seviyorum, benim için çok önemli bir yer, burada yaşamayı çok isterim, falan. Ama iş açısından benim –pek çok arkadaşımı da görüyorum- pratik anlamda kendimi geliştirebileceğim projelerin sayısı, iki elin parmakları kadar. Sayısı da artmıyor. İstanbul'da ancak yine kendimi geliştirebileceğim kişisel işler ile uğraşıyorum. Ama onun dışında işimi Fransa'da yapıyorum. Ama ne yapıyorum? Burada kalıyorum ki bazı insanlara "Ben buradayım" diyebileyim. Birçok genç insan bana mail atıyor; onlara elimden geldiğince yardım ediyorum. Çünkü ben Türkiye'de bu yüzden doğdum. Bir kişinin fikrini değiştirip "Ya, biz de yapabiliriz" dedirtebiliyorsam… Yapmak lazım! Şöyle anlatayım: Her yıl İzlanda'ya ders vermeye gidiyorum. Geçen kış orada öyle bir şey gördüm ki! Kendi kendime "Ben bu işi niye yapmaya başladığımı unuttum" dedim. İzlanda'da herkes istediğini yapıyor. Tutarsa tutuyor, tutmazsa da… Burada illa bir unvanın olması lazım! Bu, elbette Paris'te de var. Ama Türkiye'de daha da fazla göze batıyor.


Moda, Dünyayı ve Kentleri Nasıl Değiştirdi?
Moda Yazarı Seda Yılmaz İle Modanın Gücü Adına!
Yazbukey'den Emel Kurhan İle "Kamusal"a Sızmak Üzerine...
Moda Tasarımcısı Simay Bülbül
"Moda Kent"in Yeni Manifester Mecralarından Örnekler
İstanbul Fashion Days'den Görüşler, Görüntüler, İzlenimler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :