Cazibe Merkezi 'Alışveriş Merkezi'

03 Eylül 2007

Gün geçmiyor ki yeni bir alışveriş merkezinin açıldığını, içinde barındırdığı ünitelerle kente yeni bir yaşam merkezi daha kazandırıldığını duymayalım. Kentin sosyalleşmeye ayrılan kamusal alanlarındaki sayı azaldıkça, sermayenin karlılığını artırdığı mekanlar yani alışveriş merkezlerinin sayısı da çoğalıyor. En gözde semtlerden ulaşımı çileli mahallelere kadar her yerde buluşma noktası, eğlence mekanı, cazibe merkezi sloganlarıyla küçüklü büyüklü bir çok alışveriş merkezi hayata kazandırılıyor.

 Aileler haftasonları ev ihtiyaçlarını karşılamak, çocuklar televizyon endüstrisinin beslediği oyuncak dünyasında hayallerini yaşamak, gençler bir masada saatlerce oturup geleni gideni seyirle sohbet etmek için tercih ediyor alışveriş merkezlerini. Ünlü markalar da bu sayede, içinde bulundukları alışveriş merkezinin ruhuna uygun olarak, gerek çok katlı lüks mağazalarında gerekse outlet dükkanlarında, her kesimden müşteriyi portföyüne ekleyerek yaşamlarını sürdürüyorlar.

 2006 yılında yüzde 20'ye varan bir büyüme gösteren inşaat sektörüyle krizlerden etkilenmeden çıkan perakende sektörünün ortaklığı, alışveriş merkezlerini son yılların en cazip yatırım alanları haline getiriyor. Milyar dolarlık yatırımların konuşulduğu sektör için, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler yeni cazibe merkezleri olarak göze çarpıyor. Gayrimenkul danışmanlık ve yönetim firması Jones Lang LaS tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2006 yılında Avrupa çapında gerçekleştirilen perakende alışveriş merkezi yatırımlarında en yüksek rakamlar, Türkiye de dahil olmak üzere Doğu Avrupa'da gözlemlendi. Yatırımcının ilgisinin doğuya kaydığını gösteren araştırma sonuçlarına göre önümüzdeki yıllarda bu gelişme artarak devam edecek. Dünyanın üçüncü büyük perakendecisi Alman Metro Group'un gayrimenkul sektöründe hizmet veren şirketi Metro Group Asset Management Türkiye Genel Müdürü Gündüz Bayer de Capital dergisine verdiği bir röportajda bu öngörüleri destekliyor. Bayer, " 2010 yılına kadar pazara hem Türkler hem yabancılar çok büyük yatırımlar yapacak. Yabancıların pazara girmesi için doğru zaman şimdi. Bunu kaçırmak istemiyorlar" diyor ve ekliyor : "2010'a kadar 100 alışveriş merkezi daha açılacak".

Peki içinde kadar "herşeyin düşünüldüğü" alışveriş merkezleri, kent göz önüne alındığında nelere sebep oluyor? Marmara Denizi'ne doğru uzanan Büyükdere-Maslak aksı boyunca, "beyaz yakalılar" düşünülerek açılan ve açılmakta olan alışveriş merkezleri, zaten sıkışık olan Maslak trafiğine ne gibi yükler getirecek? Avrupa Birliği üye ülkelerine; "2015 yılına kadar üye ülkelerdeki kentlerde, şehir içinde alışveriş merkezi kalmayacak" talimatını verirken; AB uyum sürecindeki Türkiye'de şehir içinde alışveriş merkezi yapımına hız kesmeden devam ediliyor. Şehircilik ilkeleriyle çakışan bu hızlı yapılanmanın önüne geçebilecek yasanın çıkması içinse, yatırımcıların kişisel ricalarının sona ermesi bekleniyor.

Alışveriş merkezleri gerçekten ihtiyaçları karşılamak için mi yoksa ihtiyaçları manipüle etmek için mi varlıklarını sürdürüyorlar? Metro bağlantılarıyla doğrudan girişin sağlandığı merkezlere olan talebi karşılayacak altyapı var mı? Yoksa, dünyanın ilk kapalı alışveriş merkezine, tarihi Kapalıçarşı'ya sahip İstanbul'un kendisi mi sermayenin dolaşımını hızlandırmak ve tüketimin sürekliliğini sağlamak adına bir tüketim aracına dönüşüyor?
Alışveriş mekanının yeri ve uygunluğu, kişilerin alışveriş alışkanlıklarında başta gelen tercih sebepleri arasında yer alıyor. Bir alışveriş merkezinin tercih edilmesinde, mağaza ve restoranların çeşitliliği kadar, yapının görülebilir bir alanda olması, kolay ve rahat ulaşım ve binanın mimarisi de büyük önem taşıyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi / Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nden Bahar Bahar Aksel'e göre kentin kullanımına yönelik eşitlikçi bakış açısına sahip tasarımları oluşturmak imkânsız değil. Bu noktada mimardan uzun yıllar, deneyimler ve yaşanmışlıklar ile oluşan kentsel mekânların içeriği ile yarışacak, ayni konforu, anlamsal bütünlüğü ve geleneği sağlayacak mekânlar tasarlanması isteniyor.

Mimarisiyle yurtdışından bile ödül alan başarılı örneklerle mesleğin yüz akı konumunda olan alışveriş merkezleri aynı zamanda bulundukları semte göre yeni kimlikler yaratmanın da peşinde koşuyor. Tüketme alışkanlığı fazla olmayan, gelir düzeyi düşük semtlerde bile başarı sağlayan alışveriş merkezleri, bir anlamda bilinçli alışveriş imkanı da sunuyor. "Bolluk içindeki insanlar artık tüm zamanlarda olduğu gibi başka insanlar tarafından değil, daha çok nesneler tarafından kuşatılmış durumda" diyen 21. yüzyıl düşünürlerinden Jean Baudrillard'ın sözlerinden hareketle, bir marka bombardımanı ve imaj kültürü etkisine giren kişiler, çoğunlukla kredi kartlarının sanal mutluluğunda yaşamlarını sürdürüyorlar.
Vaktin en değerli hazine, maddi gücün ise tek amaç olduğu modern zamanların ibadethaneleri olarak adlandırılan alışveriş merkezlerinin Türkiye'deki varlığı 20 yıllık bir süreçten ibaret olsa da,  2007 yılı itibariyle, Türkiye'de hizmet veren 127 alışveriş merkezi bulunuyor. Tek başına bir alışveriş cennetine dönüşen İstanbul'daki alışveriş merkezi sayısı ise 41. Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği'nden alınan bilgilere göre, şu anda proje ve inşaat halinde olan 100 yeni alışveriş merkezinin dışında, önümüzdeki 5 yılda Türkiye'de aşağı yukarı 150 alışveriş merkezi daha açılacak. Sektörün iki kat büyümesine sebep olacak bu gelişmeyle birlikte, Türkiye'nin, Avrupa ülkelerine göre düşük olan kişi başına düşen alışveriş merkezi miktarı hayli artacağa benziyor.

Ekonomideki istikrarlı büyümenin yarattığı güven ortamı, yeniliklere kolayca adapte olabilen genç nüfusun tüketim potansiyeli ve gelişmeleri ilgiyle takip eden yabancı markaların Türkiye pazarına girme çabaları alışveriş merkezlerine olan ilgiyi yükseltiyor. Sonuç olarak biz istesek de istemesek de, ihtiyaçlarımızı temin, kişiliğimizi tatmin edebilmek ve yaşantımızı daha renkli kılabilmek için alışveriş merkezleri gittikçe daha çok hayatımıza giriyor, yaşantımızda tüketim odaklı alışveriş eylemi, şimdiye kadarkinden daha yoğun bir biçimde kendini hissettiriyor.


Röportajlar
Makaleler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :