Mimar Cengiz Bektaş, en başından beri "2010 İstanbul Kültür Başkentliği" ile ilgilenmediğini söylüyor. Aynı zamanda Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi olan Bektaş, "Ben Avrupalı olmak istemiyorum. Çünkü Avrupalı, 20. yüzyılın en utanç verici davranışlarında bulundu: Sadece 1 yüzyılda 100 milyon kişiyi öldürdü. Ben niye Avrupalı olmaya çalışayım?" diye soruyor.
2010 İstanbul Kültür Başkentliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben biraz utanır oldum 2010'dan. Çünkü herkes dilenciliğe başladı. Nasıl bir tasarım yaparsak Avrupa Birliği'nden para alırız düşüncesiyle acele tasarımlar uyduruluyor. Bunun dışında düşünen, hareket eden herhangi bir grup tanımadım ben. Ve aslında işin bu yönünü tahmin ettiğim için de baştan beri de ilgilenmedim 2010 ile.
Avrupa kökenli bu proje nasıl olsaydı anlamlı olurdu sizin için?
Kendi ülkemde yürüttüğüm kültür politikalarının sonucunda böyle bir gereksinim ortaya çıksaydı örneğin… Kendi kültürümüze sahip çıktığımız için desteklemek isteyen desteklerdi bizi. Oysa ne kadar ilginç ki, biz kendi kültürümüzü bir yana itmişiz, Avrupa'nın kültürüne özeniyoruz. Bu, gerçekten çok ağırıma gidiyor.
Ben, kendi kültürüm ile baştan beri övünüyorum. Çünkü benim yaşama kültürüm, Batılının yaşama kültüründen çok başka bir düzeyde. Bu sadece bugün ile ölçülmez. Devlet katından söz etmiyorum, ama Anadolu toplumu binlerce yıldır hep "ötekini var saymış" ve azınlığı çoğunluğun içinde var etmiştir. -Tersi durumlar da var tabii- Örneğin, Anadolu'dan Yunanistan'a giden insanlar topluma dahil edilmedikleri için kendilerine ayrı kentler kurarlarken, Yunanistan'dan gelenler bir kuşakta bu topluma karışmış, bu toplumdaki insanlarla aynı haklara sahip olmuşlardır.
Ben Avrupalı olmak istemiyorum. Çünkü Avrupalı, 20. yüzyılın en utanç verici davranışlarında bulundu: Sadece 1 yüzyılda 100 milyon kişiyi öldürdü. Ben niye Avrupalı olmaya çalışayım? Avrupa'nın bizden üstün görülen bir takım biçimsel tarafları olabilir, ama onların da içtenlikleri yok! Durum böyle iken ben niye AB'ye dilencilik yapayım ki?
Zaman zaman konuşma yapmam için çağırıyorlar beni, ben bile şaşırıyorum beni konuşturmalarına. O konuşmalarda da diyorum ki: Ben Avrupalı olmak istemiyorum!