Yaklaşık 300 kişinin çalışacağı açık büro şemalı yapı, Banka'dakinin 3 katı kadar personeli olan Dışişleri Bakanlığı'na kısa zamanda dar geldi ve yapıya ek yapılması gerekti. Binanın hemen doğu tarafındaki parselde bir konut inşaatı başlamıştı. Hızla buradaki arsa ve binalar istimlak edildi ve konutların yeni dökülmüş olan temelleri söküldü. Ek binanın projelendirilmesi için bütçede ödenek ayrıldı ve konu Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na devredildi. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü (YİGM) bundan sonraki süreci yürüttü.
1990'ların sonuna geldiğimizde, Tamer ile ben artık pek çok yarışma kazanmış, bürosunu açmış, çeşitli uygulamalar gerçekleştirmiş, 'deneyimli' mimarlardık. YİGM yetkilileri ek bina gündeme gelince bizimle görüştüler ve mevcut bina hakkında bilgi aldılar. Ne var ki Devlet İhale Kanunu'nu gerekçe göstererek işi bize doğrudan veremeyeceklerini, ancak ihaleye davet edebileceklerini söylediler. Ve sözlerini de tuttular. Ancak ortada bir sorun vardı: Tamer ile "adi ortaklık" formatında başlayan büromuz, önce ikimizin ortağı olduğu 'TH Mimarlık Ltd. Şti.'ye; o günlerde ise Baran İdil'in de katılımıyla 'TH & İDİL Mimarlık Ltd. Şti.'ye dönüşmüştü. Bakanlık ise bizi 'TH Mimarlık' ismiyle ihaleye çağırmıştı. Davet mektubundaki isim hatasının düzeltilmesi için YİGM'de ilgili Genel Müdür yardımcısı ile görüştük. Yapılması gereken, basit bir düzeltme ile davet mektubunun yenilenmesi idi ama Genel Müdür Yardımcısı bizi azarladı ve "bu ihaleye de girmeyin, ne olacak!!" dedi. Biz de gittik, firmanın eski adıyla Ticaret Odası'na yeni baştan kayıt yaptırdık; ihaleye iki şirketin evrakları ile birden katıldık. İhale bizim üstümüzde kaldı ve ek binayı bu kez kendi adımıza yapma şansını yakaladık.
İhale süreci ile vurgulanması gereken bir önemli konu da, davetli diğer büroların büyük kısmının, bu işi bizim yapmamız gerektiğini belirterek, fiyat kırmamaları oldu. Bu konuda en büyük desteği Yalçın Oğuz vermişti: "Ben de olsam, kendi binamın ekini yapmak isterim" diyerek bize arka çıkmış ve işin bizde kalmasını desteklemişti. Bu destek önemliydi, çünkü çağrılılar arasında "...bir binaya ek yapılacaksa, eki de aynı mimar yapar diye bir usul yoktur" görüşüyle karşı çıkan, bugün kimisi hayatta olmayan meslektaşlarımız, hatta dostlarımız vardı.