Taş Mektep, Fotoğraf: Egemen Karakaya
Yine İBB Miras’la yapmış olduğunuz bir diğer proje de Taş Mektep. Orada neler yaptınız?
MÜ: Taş Mektep’le Moda İskelesi birbirine program olarak benziyor. Taş Mektep ölçek olarak biraz daha büyük. Moda İskelesi’nden farklı olarak üst katta sergi salonu var. Bina çok uzun zamandır hiç kullanılmamıştı ve daha kapsamlı bir restorasyon projesi söz konusuydu. Çatısı dahi yoktu, hepsi proje kapsamında yenilendi.
Zamanında bir restorasyon projesi çizilmiş, biz de yeniden işlevi üzerine düzenlemeler yaptık, iç mimari ve peyzaj projelerini geliştirdik. Binanın dış kabuğu tamamen temizlendi, onarıldı. Bütün doğramalar, zeminler onarıldı. Sergi salonu kısmının zemini ve çatısı yeniden inşa edildi.
HCG: Bu mekanı bir atölye alanına çevirip Adalılar’ın aktif olarak kullanabileceği bir alana dönüştürdük. Ön bahçesi istinat duvarlıydı, orayı bir anfiye çevirdik. Hâlâ yazın sinema ve müzik geceleri yapılıyor. Girişteki bahçe alanına ise basamaklar ilave ederek açık hava etkinlikleri için kullanılabilecek bir etkinlik alanı planladık.
Yani, her santimi ayrı ayrı işlenmiş, dokunmuş, bütün o programların entegre edildiği bir yer oldu.
Taş Mektep Sergi Salonu, Fotoğraf: Egemen Karakaya
MÜ: Bizim bu projede kendimize yarattığımız tasarım problemi, binanın kamusal kullanımı oldu. Moda İskelesi’nde de böyleydi. Büyükada’da yaşayanlar da kullanıyor, sadece turistik değil. Hatta turistik olmak için aslında birazcık tepede kalıyor, çok yol üstünde değil. Dolayısıyla Adalılar kullanıyor; yetişkin ve çocuk atölyeleri, söyleşiler yapıyorlar.
Adalılarla görüşmeleriniz sizin çalışmalarınızın öncesinde miydi? Yani onlarla yaptığınız görüşmelerin projeye etkisi oldu mu?
MÜ: Çalışmalarımız sırasında, Ada İnisiyatifi bizim yaptığımız mimari proje ile ilgili birtakım sorular sordular. Hep gelip gidiyorlardı zaten, çok titizler bu konuda.
Bir diğer yenileme, yeniden işlevlendirme projesi de Frankhan. Orada neler yaptınız?
MÜ: Benim bir mesleğim daha var; müzisyenim, Büyük Ev Ablukada grubundayım. Bu çift meslek durumu mimarlık kariyerimin başından beri devam etti. Bir noktadan sonra bu müzik kariyerim de profesyonelleşti. Üçüncü albümümüzün kayıtlarını bitirdik ve şu anda da çok yoğun bir konser programımız var..
Frankhan benim müzik kariyerimle mimarlık kariyerimin ilk defa kesiştiği, bir araya geldiği yer. Başka birtakım performans alanı projelerimiz de var ama Frankhan bunun ilk ayağıydı.
Frankhan, Fotoğraf: Ece Ünübol
Frankhan, eski bir liman deposu, Tophane sahilinde. O bölgeyi de iyi biliyorum, bizim müzik grubumuzun stüdyosu da o bölgedeydi uzun bir süre. Frankhan orada parseller arasında gizlenmiş çok büyük bir depo alanı. Otopark olarak kullanmayı planlayarak araya bir kat eklemişlerdi çelik strüktürle ama sonra vazgeçilmiş. Boş, atıl bir haldeydi.
Projeyi Teğet’le birlikte yaptık. Tabii, bizim dönüşüm, yeniden işlevlendirme konusunda bir uzmanlığımız oluştu. Bir yandan da müzisyen olduğum için performans alanları da uzmanlık alanım.
Ayakta izleyici kapasitesi 700 olan bir ana salonu var. Bir de ayakta kapasitesi 300 civarında olan bir ikinci salonu var. Bu iki salonun ortasında da teknik alanlar, kulisler, green room, küçük bir fuaye yerleştirdik.
İki salonda aynı anda performans sergilenebiliyor mu?
HCG: Evet, İki salon aynı anda kullanılabliyor. Hem bizim, özellikle Mert’in akustikle ilgili tecrübe ettiği konular, hem akustik danışmanımız Erdal Bey, Karakutu Akustik’le birlikte çok başarılı bir akustik tasarım yaptık. ahşap bir örgüden yeniden o duvarı inşa ettik. Ahşap paneller hem bu akustiği sağlıyor, hem de bir aydınlatm elemanı olarak çalışıyor. Mekanı kurduğumuz mimari elemanlar aynı zamanda mekanın imajı oldu.
MÜ: Başlangıçta amacımız sahnenin arkasına kalıcı bir dekorasyon yapmaktı. Mekanın içindeki bir etkinlik sırasında mekana özgü, nerede olduğunuzla ilgili bir işaret veren bir mekan yaratmak istedik. Aynı zamanda sesi de rehabilite edecek bir yapı üzerine çalışıyorduk. Sonra bunu sadece sahnenin arkasına değil, bütün duvarlara yapma fikrini geliştirdik.
Hem mimari ve görsel, hem de aynı zamanda akustik rezonatörler ve aydınlatma öğeleri olan elemanlar geliştirdik. Bu ahşap rezonatörler farklı büyüklüklerde, farklı frekanslara farklı tepki verecek şekilde salonun içine yerleştirildi. Hem hesaplamaları çok titizlikle yapıldı.
Frankhan, Fotoğraf: Cemal Emden
Binanın strüktüründe bir değişiklik yapıldı mı? Çünkü malum bir sahne ve yüksek sese, dolayısıyla titreşime maruz kalıyor...
MÜ: Binanın duvarları mevcutta çok kalın ve zamanında otopark olarak kullanılmak istendiği için içinde çelik güçlendirme yapılmıştı. Dolayısıyla yeni programı içine yerleştirmekte zorlanmadık.
HCG: Binadaki asıl akustik problemimiz de ölçüm yaptığımızda dışarıdaki sesin içeriye dolmasıydı. Önce bizim bu kabuğu kapatmamız lazımdı. Çok gürültülü bir bölge, vapur sesleri vs. hepsi içerideydi.
MÜ: Şu anda da çok güzel işletiliyor. Dünyaca ünlü sanatçıları ağırlıyor. Müzik camiası ile olan iletişimimden dolayı da duyuyorum; gelen her sanatçı da çok memnun ayrılıyormuş. Ben de Frankhanda birçok konser izledim, çok keyifliydi.