© E. Sarantopoulos
Güneşli bir İstanbul sabahında Elias ile Haydarpaşa istasyonunun girişinde buluştuk ve bürokratik işlemleri gerçekleştirmek üzere tarihi gar binasına geçtik. Asıl turumuz çevredeki ofisler ve siloları gezmek üzerine kurulu olduğundan, binanın her bir köşesini incelemeye ne vaktimiz ne iznimiz vardı. Ama Yolcu Servis Müdürü Veysi Alçınsu'nun ofisine varana dek, 103 yıllık tarihi hızlı ve meraklı bir göz taramasından da geçirdim doğrusu. Geniş koridorlar ve merdivenler, denize açılan pencereler, duvarları süsleyen eski tablolar… Saray görünümünde ama bir o kadar mütevazı bir anıt yapı.
Veysi Alçınsu'nun ofisine vardığımızda Elias, araştırmasını genişletmek üzere kendisi ile kısa bir röportaj yaptı. Kulak misafirliğimden sizlere aktarabileceğim en önemli mesaj, Haydarpaşa'ya gelen insanların yaşadıklarının duvarlara işlediği yönündeki tespitiydi.
Alçınsu, "Burada duygular daha yoğun yaşanıyor. İnsanların, kavuşma ve ayrılma gibi, en hassas anlarına şahit oluyoruz" dedi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında garda gerçekleşen göç temalı tiyatro gösterisinin, izleyicinin mekanla bütünleşmesi anlamında çok etkili bir örnek olduğunun altını çizdi:
"Peronlarda başlayıp garda devam eden oyun, izleyicinin oyuncuları takibi ile devam etti ve gerçekten etkileşimli bir ortam oluşturuldu. Hatta yangın yaşandıktan sonra da gara ilk gelenler arasında o oyuncular da vardı. Belli ki burada yaşadığımız duygu yoğunluğu onlara da bulaşmış. Burada bulunduktan sonra mekana karşı gönül bağı hissetme durumu oluşuyor."
Veysi Bey'in dokunaklı açıklamasının ardından laf lafı açtı ve İstanbul-Arifiye arasındaki tüm sinyallerin iletildiği Kumanda Merkezi'ni, yani bir anlamda binanın beynini ziyaret edebileceğimizi öğrendik. Ziyaretimiz ilginç bir ana denk geldi ve kendimizi bir anda meslek lisesi öğrencilerinin dersine dahil olmuş şekilde bulduk.
Beyni terk etmemizle birlikte asıl turumuz da başlamış oluyor. Şimdi sıra, terk edilmiş TCDD bürolarını ve tahıl silolarını keşfetmede…