Evladiye, 2007. Yönetmen: Eray Mert
Kısa film sence nedir?
Kısa film hem sınırsız bir alan hem de sinemanın 'abc'si. Böyle olunca hayatınızda gördüğünüz en iyi ve en kötü film bir kısa film olabilir. Ben kısa filmin her türlü yorumlanışına karşı açığım. Ancak kendi filmlerimde genel tercihim şiirsel bir anlatımdan yana.
Uluslararası ilişkiler okudun. Daha sonra sinema okumaya karar verdin bu süreci bize anlatır mısın?
Üniversiteyi okuduğum yerde tek salonlu kocaman bir sinema vardı. Haftada bir yeni film gelirdi. Ben her filmi en az iki defa izlerdim. Küçük yerlerde hakim olan "Başka yapacak iş yok ki" psikolojisinin faydasını, artık hikâyesini bildiğim filmleri daha detaylı inceleyerek, gördüm. Okul bittikten sonra üniversite sınavlarına hazırlanmadan, üstelik de tek tercih yapıp Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü'ne girdim. Tek tercih yapıp girmemdeki kararlılık 3. sınıfa gelene kadar çok defa sekteye uğradı. Okulu bırakmayı defalarca düşündüm. 3. sınıfta Öğr. Gör. Bülent Özkam hocamızın dersini alıp ilk kez film çekmem ve bu filmin de Ankara Film Festivali'nde ödül alması okulu bitirmem gerektiğini, Mütereddit adlı filmin görece başarılı olması, sonrasındaki diğer filmler de bu işi yapmam gerektiği konusunda beni biraz olsun ikna etti. Birçok insan film çekmek ister bu çok normal, ben de inanın çok istiyorum. Ama işin bir de diğer yönü var: Film çekebiliyor musunuz? "Benim burada ne işim var" dediğiniz yerde, sadece isteğin yetmediğini - kabaca genellersek - seyircinin de sizi ikna etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kısa film uzun metraja geçmek için sence bir basamak mı?
Bu bir şikayet konusu değil, bir ön koşul olmalı aslında. Yani keşke uzun film çekmiş her yönetmen önce birkaç tane kısa film çekmiş olsa. Kendini aynada bir görse... Yapabileceklerini, yapamayacaklarını bilse. Kısa film bağımsız bir tür. Ama uzun film çekenlerin kısa film çekmişlerden, çekenlerden çıkması bana gurur verir. Kısa film ticarileşemediği sürece kimse uzun filme geçişte kısa filmi basamak olarak kullandı diye suçlanmamalı. Kısa film ticarileşirse de kısa filmin kendine özgülüğü zarar görebilir.
Başta da söylediğim gibi, bu işin 'abc'si kısa film. Elinizde kalın bir kitap varsa ister onu okursunuz, isterseniz üstüne çıkıp ampul değiştirirsiniz. Uzun film çekecekler sadece o kitabı okuduktan sonra üstüne çıkmalılar.
Bildiğim kadarıyla Türk kısa film tarihinde senin kadar çok üreten başka bir yönetmen yok. Geçen yıl çektiğin onun üzerinde filmin var. 2008 itibariyle kaç film oldu? Bu üretkenliğini neye bağlıyorsun?
İçinde sanatın olduğu uğraş alanlarının hepsinde nitelik, nicelikten önce gelir. O yüzden benden çok üreten kısa filmci var mı yok mu bilemem, bilinemez de... Her hangi birisinin ürettiği tek bir film benim çektiğim onca filmden ‘çok' olabilir. Ben sadece kendime karşı acımasızım. Hatalarımı görüyorum. Ama bunları film çektikçe görüyorum. Bu yüzden hataları telafi etmek için daha çok film çekiyorum. Daha çok çektikçe daha çok hata yapıyorum. Bu paradoksal durum da daha çok film çekmemi sağlıyor sanırım (gülüyor)
Önümüzdeki günlerde Oberhausen'a gidiyorsun orda neler yapacaksın bahseder misin?
Bir kısa film yarışmasının ödülü olarak bu geziyi kazandım. Tabi ki farklı insanlarla tanışmak, farklı filmler izlemek bana bir şeyler katacaktır; ancak bu gezi hiç de içime sinmedi. Bir kısa filmci olarak oraya kendi filmimle, diğer filmlerle yarışmak için gitmek isterdim; kuponla kazanılmış tatile gider gibi değil.
Beğendiğin kısa film yönetmenleri kimler?
Beğendiğim kısa filmler var Türkiye'de, hem de çok var. Ama yönetmenlerini saymak için birkaç tane filmlerini daha izlemek gerekiyor sanırım, erken karar vermeyip temkinli olmak lazım.
Bu söyleşi, Natali Yeres'in MegaMovie sinema dergisindeki yazısından alıntılanmıştır.