Ulus Residence
Beyoğlu’ndaki Afrikahan’da Moxy Hotels zincirinin Türkiye’deki ilk otelinin dönüşümünü yapıyorsunuz…
O da Marriott Grubu’nun Moxy zincirinin Türkiye'deki ilk oteli olarak açılacak. Afrikahan Binası II. Abdülhamid tarafından yaptırılan ve zamanının ilk apartman yapılarından biri olan üç handan biridir; Rumeli ve Anadolu Hanları’ndan sonra yapılan bina, yaklaşık 120 yıllık. O binalar, eski Levantenlerin yaşadığı apartmanlarken daha sonra zamanla bu apartmanlar dükkanlara dönüştürülmüştür.
Restorasyon projesini yapan mimarla çalışıyoruz; güçlendirme için statikçi ayrı bir proje çiziyor; duvarlar kalınlaşıyor; tutmamız gereken tarihi eser kapılar var. Dolayısıyla tarihi eser bir binada da otel yapmanın zorluklarını deneyimliyoruz. Moxy çok sade, genç, dinamik bir otel ama aynı zamanda böyle tarihi bir binada olması projeyi farklılaştırıyor. Göbekli kapılar, göbekli tavanlar, aslında eşi benzeri olmayan bir Moxy ile İstanbul’da ilk Moxy oteli açılmış olacak.
Ayrıca İzmir Bayraklı’da Rönesans Holding tarafından hayata gecirilecek Nevayalı projesi içerisinde yer alan Türkiye de açılacak Moxy’nin ikincisi için bizimle anlaştılar. Yani Türkiye’deki ilk iki Moxy’i biz yapıyoruz; biri İstanbul’da biri İzmir’de. İkisi de ya aynı dönemde ya da çok yakın tarihlerde açılmış olacak.
Zorlukları neydi tarihi bir binada çalışmanın?
Çok zor tabii. Çünkü mevcut binanın iç taşıyıcı duvarlarını yıkamıyorsunuz, büyütemiyorsunuz. Tutturulması gereken bir oda sayısı var; oda standartları var... Bunları odanın içine yerleştirmeye, sığdırmaya çalışıyorsunuz. Aynı zamanda odanın da küçük olmaması gerekiyor. Ayrıca plan yaparken tutmamız gereken bir sürü tarihi dolap var mesela. Bu dolapları nasıl kullanacağımıza dair çözümler geliştirdik. Bir de bu tarihi eserin güçlendirmesi için kalınlaşan duvarlar, tarihi eserin içine entegre edilmesi gereken asansör kuleleri var... Bir sürü bizi zorlayan detay oldu ama çok keyifli olacak. Ortasındaki avlu da Beyoğlu’nun gece hayatına uygun çok güzel bir barı olacak.
Bu arada en önemli özelliği ve hikayenin de başladığı yer; Beyoğlu’nun zamanındaki en ünlü barı olan eski Hayal Kahvesi’nin yıllarca konumlandığı yer olmasıdır. Hayal Kahvesi de 80’lerde, 90’larda İstanbul’un gece hayatının en özel canlı müzik yapılan yeriydi. Benimde uzun yıllar bu bara gitmişliğim ve anılarım var. En keyifli tarafı da Beyoğlu’nun sanat, müzik, sinema kültürünü yansıtabilmek oldu. Beyoğlu’nun merkezinde olmasından dolayı hikayeye uygun şekilde grafikler de tasarladık.
Ulus Residence
Ödülü Flamingo Lara Restaurant ve Marriot Executive Apartments Fulya projeleriniz German Design Awards 2024’de iki farklı ödüle değer görüldü. Bu projelerinizden de bahsetmenizi isteriz.
Aslında iki proje birbirinden çok farklı. Biri hospitality dünyasında, Türkiye’nin ilk executive apartment binası. Diğeri Antalya’da konsepti flamingolardan gelen, ismi de Flamingo olan niş bir restoran.
Bizler eskiden bu ödüllere ulaşmanın çok zor olduğunu düşünürdük, gözümüzde büyütüyorduk. Bana "niye yurtdışında ödüllere başvurmuyorsunuz?" diye soruyorlardı. O kadar çok tasarımcı ve proje var ki orada içlerinden dikkat çekerek sıyrılmak çok zor diye düşünüyordum.
2022’de şansımızı deneyelim dedik. Lamartine Hotel projemizle IF ödülüne başvurduk ve kazandık. O projeyle ödül aldıktan sonra “olabiliyormuş” dedik. “Yapamayız’’ Olmaz” demeye gerek yok, gerçekten dünyada ses getirebilecek projelere imza atabiliriz. Türkiye’de birçok meslektaşım harika projelere imza atıyorlar ama yurtdışında da ses getirebileceğimize inanmak lazım.
Geçen sene de iki farklı kategoride belki biri olur diye iki ayrı projemizle başvurduk. Sonra ikisinden de ödül aldığımızı görünce tabii büyük bir mutluluk yaşadık. Ekibim adına da büyük gurur duydum. Zaten ekibim bu başarıdaki en değerli yoldaşlarım. Türkiye adına da Türkiye’den bir ofis olarak o listede yer alabilmek çok gurur verici.
Flamingo Restoran
Projelere gelirsek; Flamingo, Antalya bölgesinde en farklı tatta hizmet veren bir restoran oldu. DJ’i ile menüsü ile mekanın ambiyansı, bahçesi ile fark yaratıyor. Gidip o bölgede araştırma yaptık, çevresinde siyah doğramalı aynı tarzda restoranlar var, hepsi birbirine benziyordu. Bir isim var zaten bizi yola çıkaracak olan; Flamingo. Hikayeyi belirleyen flamingo oldu. Flamingolar aslında beyaz oluyormuş ama o karidesleri yiyerek rengi pembeye dönüyormuş. Menüde karideslerin de özel bir yeri var o yüzden. Yani flamingoların hikayesi hem konsepte hem menüye yansıdı. İçeriye girdiğiniz zaman sıcacık renklerle karşılaşıyorsunuz. Pempeler, terracotta’lar, hasırlar, duvara vitray gibi yaptığımız flamingo siluetleri… O bölge için farklı bir tat olsun, sivrilsin istedik sanırım başarılı da olduk; ödülü de aldık.
Marriott Executive Apartments da Fulya’da Marriott’un Türkiye’deki ilk kısa dönemli kiralanabilir apartman projesi. Projede hikaye için Fulyada ki Osmanlı zamanında Ihlamur Kasrı’nın bahçesine bakan Alman Bahcivanlar tarafından Türkiye’ye ilk dikilen ginkgo biloba ağacından yola çıktık. Ginkgo biloba ağacı sonsuz bir yaşamı temsil ediyor. Yaprakları yeşilden sarıya, sarıdan kahve rengine, her mevsimde ayrı bir renge dönüşüyor ve her mevsimde de ayrı bir güzellikte. Bu tonları kullanarak projeye entegre ettik. Odalarda bu renkleri kullandık. Her duvarda özel bir seramik kanvas yaptırdık. Zaten her projemizi sanatsal objelerle zenginleştirmeye çalışıyoruz. Her projemizde sanatsal çalışmalar için ayrıca bir emek ve saat harcıyoruz. Duvara koyacağımız, masaya koyacağımız özel sanatsal objeleri de önemseyerek projenin parçası haline getiriyoruz. Bu projede de böyle yaptık. Projede bir ortak alan vardı, orada da yuvarlak travertenleri, yumuşak hatlı, ginkgo biloba’nın dairesel formlarını kullanarak güzel bir dinlenme alanı oluşturduk. Elektrikli şöminesi, yuvarlak kolonu olan, küçük ama çok huzurlu, çok sakin, aynı Ihlamur Kasrı’ndaki bahçe gibi.
Marriott Executive Apartments
Kazandığınız bu ödüllerle birlikte, gurur ve mutluluğun yanı sıra ne gibi bir sorumluluk hissediyorsunuz? Ödüllerin ne gibi bir karşılığı oluyor?
Bana göre; ödüller iyi bir yere geldiğimizi gösteriyor ama daha iyi olmak, yerinde saymamak adına, kendimizle yarışmamız gerektiğini, daha iyisi için kendimizi yenileyerek, zamana uyarak, hep özgün olmayı hedeflememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu özgünlüğü kaybetmeden her konuda kendimizi geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tamam biz ödül aldık ama her yaptığımız güzel olmayabilir. Bunun için neler yapmalıyız, daha hangi yönlerimizi geliştirmeliyiz diye çabalarımız var. Ekibimizle de bu konuları konuşuyoruz. Şimdi sanatsal ürünlerimizi de çıkarmayı hedefliyoruz. Projelerimize de entegre edebileceğimiz aydınlatma ürünleri, duvar objeleri gibi sanatsal ürünler geliştirmeyi hedefliyoruz. Çünkü ileride AI çok daha fazla gelişecek. Evet, bu teknolojinin gelişmesiyle günü yakalıyoruz ama bizlerin yaptığı işler her ne kadar kolay olmasa da bu teknolojiyle kolaylaşıyormuş gibi bir huzursuzluk var. Yapay zekanın ulaşılabilir olmasıyla, mimara, iç mimara gereksinim ortadan kalkacak mı diye sorgulatan bir durum var. Burada biz nasıl yerimizi koruyabiliriz ve nasıl farklılaşabiliriz; bugün ödül alıyoruz ama ileride de ödül alabilecek seviyede olabilmek için neler yapmamız gerekiyor, günümüzdeki şartları çok iyi irdeleyip ilerisi için ne yapmamız gerektiğini keşfetmemiz gerekiyor.
Yapay zeka artık hayatımızın bir parçası oluyor, ileride daha da fazla olacak. Belki basit tasarımlar için bir tasarımcıya ihtiyaç kalmayacak. Peki mimar, iç mimar nasıl konumunu koruyacak?
Bu konuda ben her zaman şunu savunuyorum; bu AI’yi kullandığımızda çıkan görselin bir şekilde elle tutulabilir ürüne dönüşmesi için yine insana ihtiyaç var. O yüzden atölyelerle, imalatçılarla olan birliktelikler önemli. Bu konuda kendinizi geliştirmeniz lazım. Yeni mezun bir kişi tecrübe kazanmadan ve insan ilişkilerinde deneyimli olmadan usta ile iletişimi kuramayabilir. O yüzden iletişim yetenekleri ve tecrübe çok önemli. Bir de malzeme bilgisi çok değerli. Malzeme bilgisi olmadan, o tasarladığın ürününün hangi malzemeden yapılacağını söyleyemezsen onu zaten yaptıramazsın. Yani tasarımı gerçek, elle tutulabilir hale getirmek için bir yol var ve o yolu öğrenmek, bu konuda tecrübe kazanmak gerekiyor. Her şey sadece tasarımla bitmiyor çünkü. Hayata geçirmek en zor kısmı.