UD: Ahşap işleri yapan bir şirketiniz var, onu da uygulamalarda kullanıyor musunuz?
FK: Evet, tabii. Bütün projelerimizin üretimlerini kendi firmamız yapıyor. Sadece hareketli mobilya değil, bizim projelerde çok ciddi ahşap işleri oluyor; duvarları kaplıyorsunuz, tavanı kaplıyorsunuz... Benim için sürdürülebilirlik önemli. Başka bir amaç için kullanılan iyi durumda olan bir eşya veya malzemeden sıkıldıysam onu atmadan farklı nasıl kullanabilirim diye bakarım. Önemli olan malzemedir çünkü.
UD: Projelerde de yapıyorsunuz bunu herhalde?
FK: Yapmaya çalışıyorum tabii. Birinin evini yaptınız, 5-10 sene sonra sıkıldı, ilişkimiz iyi de gidince müşteri tekrar sizi arıyor. “Gel bunun hepsini çöpe at, sıfırdan yapalım” çok hakkaniyetli bir şey değil; hem dünya için hem de müşterinin bütçesi için. Sadece, “ben para kazanayım”ı yapmamamız gerekiyor. Dünyanın kaynaklarını doğru kullanım tüm insanlık için çok önemli. İyi durumda olanları nasıl değerlendiririz, yeni tasarım fikirleri ile daha farklı nasıl bir ortam yaratabiliriz o ürünü kullanarak, bunu sorgulamayı seviyorum.
NK: İşe ya da staja kabul süreçlerini nasıl yürütüyorsunuz?
FZ: Yaz stajları için belli bir tarihe kadar onay verilmesi gerekiyor. Genelde arkadaşlar mail yoluyla ulaşıyorlar. Bu ara piyasanın durgun olmasından dolayı hem staj hem de iş başvurusu inanılmaz geliyor. Eskiden siz ilan verirdiniz ona başvuru yapılırdı. Şimdi her yere başvuru yapıyorlar haklı olarak. Gelenleri topluyoruz tabii. Genelde kendi öğrencilerimde pek sorgulamıyorum açıkçası. Hatta bu yaz çok işimiz olmamasına rağmen, staj yapacak yer bulamayan 20 öğrencim burada staj yaptı. Onlara hep program yaptım; atölyelere götürdüm, çalışmalar ve sunumlar yaptırdım, boş oturtmadım. Çünkü ben boş staj defteri imzalamam. Okul ayırt etmeden daha bireysel bakıyorum. Çocuğun bilgisinden çok hayat görüşü benim için önemli. Ne kadar sosyal, yarışmaları ne kadar takip ediyor. Ne kadar hevesliyse o kadar yanımda tutmak istiyorum.
NK: Aslında biraz önce de değindiniz; portfolyonuzda çok farklı ölçekte işler var. Siz de kendinizi kurumsal işlere bir nebze daha yakın gördüğünüzden bahsettiniz. Burada, kurumsal kimliğin mekânsal dokunuşları proje süreçleriyle ilgili buna dair biraz daha detaylı bilgi alabilir miyiz? Siz daha çok ne tür projelerden keyif alıyorsunuz?
FK: Daha sosyal, herkesin kullanacağı mekanlar daha çok hoşuma gidiyor. Bu bir restoran olabilir; farklı bir sürü kullanıcının farklı zevkte insanların gelip görebileceği mekanlar. Tabii yaptığımız ürünün bir sürü insan tarafından görülmesi bizim için çok onur verici. Bir konut yaptığımızda o da çok keyifli bir çalışma ama çok sosyal bir ortam değil, herkese açık bir konu değil. Ama daha çok bireysel müşterilerle çalıştığımız için, ofis ve konut projesini daha çok yapıyoruz.
Elbette bunlar çok sosyal konular değil. Ofisin belki konuttan daha fazla kullanıcısı var ama her zaman her şeyini paylaşabileceğiniz, herkesin görebileceği projeler değil. Bazen müşteriden izin alıp gösterebilirsiniz ama bir restoran öyle değil. Çok kolay refere edebilirsiniz.
B_House
Daha sosyal konuları seviyorum. Mesela açık alan tasarımı. Çünkü açık alanda bir segment farkı da yok. Bir restoran öyle değil, burada bir ekonomi var. Herkes aynı yerde yemek yiyemiyor. Bir AVM ya da açık alan, herkese açık. Çok insanın görebileceği ve kullanabileceği bir şey tasarlamak benim çok daha sevdiğim bir şey ama bu kadar uzun sürede kaç tane yaptınız derseniz, tabii az. Projelerimizin çoğu daha çok bireysel; ofis, konut projeleri oldu.
Hiç kimse sevmez ama ben konut tasarlamayı da çok seviyorum. Mesela en son bu sene Europian Property Awards’ta mimari kategoride ödül aldım. Bu bir mimari konut tasarımıydı; B_House. Enerjimizin tuttuğu ve çok keyifli bir projeydi.