Işık mimarlığın dördüncü boyutu mudur?
23 Mayıs 2012
Peki mimarlığa olan ilginizi ne tetikledi? Sahne aydınlatması yaparken, yapı ölçeğindeki mekanları aydınlatmaya nasıl heves ettiniz? Veya bu miladı yaratan bir yapı anımsıyor musunuz?
Stacy: Kanada, Ottawa'da bir müzenin ek binası… Karşılaştığımda, henüz yeni hizmete açılmıştı. Çağdaş sanat galerisi olarak işlevlendirilen bir yapı bu. Ottawa'nın banliyösünde ofisleri bulunan, doğayla yapıyı ilişkilendirmekten anlayan ve çok yalın bir estetik anlayışı olan bir mimarlık ofisine ait. Ama bu ofis, aynı zamanda insanların müze içinde nasıl hareket edeceğini, süzüleceğini de anlamış olmalı… Çünkü aydınlatmayı, insanları yapı içinde yönlendirmek için kullanmışlardı. Bu binayı gördüğümde henüz lisedeydim; 16-17 yaşlarında olmalıyım. İçeri adım atışımı hatırlıyorum… Ve girişten ilk sergiye nasıl ulaşılacağını anında kavramıştım. O güne kadar teneke kutulardan yaptıklarımın, nasıl mekansal bir hissiyatı evriltebileceği gözlerimin önüne gelmişti.
Rotsch: Benim favori yapım ise, elbette, Le Corbusier'nin Villa Savoye'sı… Oradaki mükemmellik, mekansal tasarımdan ibaret değil. Gün ışığını kullanıyor, perspektifler yaratıyor, doluluk-boşluklar ile oynuyor. Tüm yüzeyler bembeyaz olsa da, gölge ve ışığın oyunlarını berraklıkla görebiliyorsunuz.
Ses ile ışığın çok benzer fizik kurallarına sahip olduğunu söylüyorsunuz. Üç boyutlu mekanda zamanın dördüncü boyutu teşkil ettiği hatırlandığında, belki biraz da hayal kurarak, ışığın da dördüncü boyutu temsil ettiğini söyleyebilir misiniz?
Stacy: Evet! Çağdaşlarımızın pek çoğundan ışığın, mekanın üç boyutlu sınırlılığını nasıl başka bir boyuta taşıdığı üzerine söylenceler duyabilirsiniz. Bir mekanın duyarlığını artıran bir ögedir ışık. İster yapay ister doğal aydınlatma ile olsun… Le Corbusier'nin başardığını, mekanda bir ‘drama' yaratmak ve mekansal duyular üzerinden zamanı dondurmak olarak görmek mümkün. Louis Kahn'ın işlerinde de doğal ışığın önemini görürüz. Çoğu kez üç boyutu ışık ile ‘yontar'. Çok yalın bir mimari anlatım ile Kahn'ın, hacimleri ve sürekliliği bir ölçeklendirme değişkeni olarak kullanarak kişi ile mekan arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılmasını sağladığını düşünüyorum. Bugün üzerinde çalıştığımız 30-50-80 katlı cam kulelerin böylesi dramatik bir his yarattığını düşünmüyorum.
Rotsch: Açıkçası ben ışığı başka bir boyut olarak görmüyorum. Çünkü ışık yoksa mekan da yoktur. Aydınlatma olmadan mekanı, boyutlarını göremezsiniz. Bu açıdan bakarsak ışıkla üç boyutu dönüştürdüğümüzü söylemek daha isabetli olacaktır. İçinde bulunduğum odanın algılanan derinliğini farklı aydınlatma teknikleri ile değiştirebilirim.
Rotsch ve Stacy ile Aydınlatma Tasarımı Üzerine
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın