NK: Projelere gelirsek çok farklı projelerde yer aldınız. Programları çok farklı, kurumsallık seviyeleri çok farklı. Peki siz hangi ölçek ve tipolojiye kendinizi yakın görüyorsunuz? Zuhal Aslan olarak sizin kişisel bir yakınlığınız var mı?
ZA: Ben aslında art arda üç farklı spor salonu tasarladım. Bunlardan iki tanesini bizzat uyguladım. Ölçek olarak çok büyük olmasalar bile lezzet olarak bende ayrı bir yerleri var. Özellikle P&T Lab, logosuyla, reklam ayağıyla, işletmesiyle sıfırdan kurulacak bir markaydı. Dolayısıyla orada çok başka bir toplantılar zinciri yapıp orayı mimari, reklam ve işletme ayaklarıyla aynı anda gözlemleyebildiğim bir proje. O yüzden spor salonlarıyla ilgili kısımlar daha çok ilgimi çekiyor.
NK: SuperSlow Zone sürecinden de bahseder misiniz? İsmi de ilginç bir yandan tam olarak nedir? Bu mimari programla nasıl örtüşüyor?
ZA: SuperSlow Zone aslında Amerika menşeli bir yapı. Türkiye’de franchiseları var ve tek elden organize ediliyor. Etiler’de, Bağdat Caddesi’nde, Nişantaşı’nda ve Bahçeşehir’de var ve sayıları da artıyor.
Biz yerin sahipleriyle ilk oturup konuştuğumuzda şöyle düşündük. Burası bir kas güçlendirme merkezi aslında, özünde sağlıkla ilgili bir yer. Bizim bildiğimiz, alıştığımız klasik spor salonlarının dışında biraz daha hijyen ve biraz daha klinik bir ambiyansı ortaya çıkartacak bir konsept üzerine çalışalım dedik.
Mekan bir AVM’nin içinde, kendisi, yapı olarak plan düzleminde eğrisel bir yapıya sahip. Ben de dedim ki: “buraya akışkan mimariden de esinlenip daha eğri hatlar, farklı formlar uygulayayım. Beyaz renk hakim olsun ama ahşapla da biraz sıcaklık bulsun. İçinde biraz yeşil olsun.” Derken bu konsept kendiliğinden doğmuş oldu.
Mekan sahiplerine ilk görselleri sunduğumda çok beğendiler ve süreç içinde de özellikle şunun için çok teşekkür ettiler bana. "Bizim ilk görselde gördüğümüz karşılama alanı neyse biz yerinde de aynısını bulduk’’ şeklinde yorum yaptılar.
İmalatları alçıpandan yaptık, süreç olarak zorlayan bir süreçti. Ama çıkan sonuç çok başarılı oldu. O yüzden de herkes mutlu ve memnun kalınca ben de başarılı bir sonuç çıktığı için mutlu oldum.
NK: Portfolyoya bakınca yerel yönetimlerle de çalışmalarınız olduğunu görüyoruz. Esenyurt Belediyesi ile bazı projeleriniz var; City Center projesi, Esenyurt Kaymakamlığı, Belediye Başkanlık ve Başkanlık Katı ve Konuk Ağırlama Katı. Bu süreçleri nasıl tecrübe ediyorsunuz?
ZA: Özellikle Başkanlık makamı için bir makam katı tasarlamamı istediklerinde, burasının yerel bir yöneticinin makam alanı ve kendisinin isteklerinin çok önemli olduğunu düşündüm. O nasıl bir yer hayal ediyor ama onun ötesinde genel bir giriş holü ve karşılama alanıyla makam odasını birbirinden farklılaştırmak istedim. Çizgisel olarak ön alanlar daha sade ve modern çizgiye sahipken arkadaki makam alanına büyük, yüksek bir kapıdan, çift kanatlı bir kapıyla giriyorsunuz. Yani orada bir makama giriş ağırlığı olmalıydı. İçeride daha çok açık renkler hakim ama aynı zamanda da birazcık daha klasik bir çizgi var o da o mekana ağırlık katan unsur diye düşündüm. Böylelikle renkleriyle, yüksek tavanlarıyla, akustik çözümleriyle, duvar giydirmeleriyle içeride bambaşka bir ambiyans oluştu. Ve takdir gören, başarılı bir netice oldu. Hem o dönemin Belediye Başkanı çok beğendi hem de hala ziyaret edenlerden orası ile ilgili pozitif geri dönüşler geliyor. Tabii ki bir makam sahibi kişi ile etkileşimde bulunmak, ona bir proje anlatmak bambaşka bir süreç oluyor. Burada güven çok önemli, karşınızdaki size mesleki olarak güveniyorsa, sizin yapabileceklerinize inanıyorsa daha kolay oluyor.