İstanbul'un kayıpları neler, peki sizce?
İstanbul beton yığını oldu, fakat İstanbul'un bu nüfus artışıyla birlikte beton yığını olmamak gibi bir şansı yok! Sadece Türkiye nüfusunun önemli bir kısmı değil komşu ülkelerden, Balkan ülkelerinden, Afganistan'dan hatta Afrika'dan gelen insanlar bile burada yaşıyor. İstanbul, anormal bir şehir: 23 tane Avrupa ülkesinden daha büyük! Fakat İstanbul bu nüfusa rağmen düzenli bir şehir olabilirdi, eğer temizlik, yeniden yapılandırma gibi İstanbul'a dair yapılacak çalışmalar planlı bir biçimde gerçekleştirilebilseydi…
Örneğin Kurbağalıdere'nin kayıp olduğunu düşünüyorum ben. Kurbağalıdere'de benim çektiğim bir fotoğraf var; on tane tekne yan yana yüzüyor. Evet, oraya lağım boşaltıldığı için orası kokuyordu, ama eğer bir plan dahilinde alt yapı çalışmaları yapılsaydı, Kurbağalıdere'yi ıslah edip korurlardı. Sayfiye yeri yapabilirlerdi örneğin Kurbağalıdere'yi, oysa şimdi beton yığını!
Kumkapı'da balıkçı barınağının orda bir fotoğraf çekmişim, o fotoğrafa hala imrenerek bakıyorum. Kimsenin işi gücü yokmuş gibi, Türkiye'nin ilk balıkçı barınağı olan o limanı doldurdular. 1930 yılında yapılmış olan bu limanın üzerine restoranlar yaptılar. Oysa bir tarih vardı orada!
Az önce bahsettiğim "çektirme" adındaki ahşap tekneleri hamamlarda yaktılar, Haliç temizlenirken. Düşünebililyor musunuz? O teknelerin 5000 yıllık bir tarihi var; ticaret onlarla başlamış. 1930'lara kadar yelken ve kürek ile yol almışlar, ondan sonra ise motor takılmış bu teknelere. Kimse bunlardan bir kısmını tamir edip, turistik amaçla kullanmayı düşünmedi.
Ben bir gazeteciyim, tanığım yani ve tanık olduklarımı anlatıyorum. Yorumsuz bir biçimde geçmişteki İstanbul'u gösteriyorum. Bu anlamda da şehri güzelleştirmek için bir çabanın olduğunu görüyorum, ama şehrin kayıplarının olduğunu da biliyorum.