"Mimarın biraz egodan arınmış olarak projelere bakması gerekiyor"

27 Eylül 2019

NK: Meşeli Evler gibi Kasaba projesinde de benzer bir bakış açısı var. Meslek hayatınızda önemli yeri ya da anıları olan başka projelerinizden bahseder misiniz?

EK: Kasaba projesi de benim için çok keyifli ve ilginçti. Orada da çok sayıda yapı, mevcut yapılmış bir proje vardı. Kasaba’nın önceki etapları vardı ve biz bir yandan önceki etaba saygı göstererek ondan çok kopmadan, uzaklaşmadan yeni bir şey tasarlamak durumundaydık. 

Mal sahibinin bir takım talepleri vardı, her şeyi yine bir araya koymaya çalıştığımız çok zorlu bir süreçti. Orada da müşteri talebinin yani özellikle kullanıcı talebinin ne kadar kritik olduğu, ne kadar göz önüne alınması gerektiğine dair çok şey öğrendik. Çok uzun zaman, daha önceki kullanıcılarla ciddi görüşmeler yaptık. Konutlarla ilgili eksikler ne, ihtiyaçlar ne, talepler ne, neerde sıkıntı yaşanmış, bunların hepsini yeni tasarımlarda tek tek projeye yansıtmaya çalıştık.

Kasaba

Benim bir takım tereddütlerim vardı; “Acaba bunlar fark edildi mi, önemli oldu mu?” diye. Zaman içinde proje içinde yaşayanlardan duydum ki, bizim bu yaptığımız geliştirmeler, değişiklikler, bir önceki etapta oturanlarla bir sonraki etapta oturanlar arasında gerçekten fark yaratmış. Dolayısıyla mimarın projelere biraz egodan arınmış olarak, hep kullanıcıyı öncelikli kılarak bakması gerekiyor. “Kim ne yaptı, ben onu nasıl iyileştirebilirim”i göz önünde bulundurması gerekiyor. Biz orada bunun üzerinde çok çalıştık, çok emek verdik. Yaklaşık iki yıl tasarım süreci devam etti. Sonrasında maalesef projenin çok da uzun ve şanssız bir imar süreci oldu. Bu arada revizyonlar yapmaya da fırsatımız oldu zaman zaman. O revizyonları yaparken de değişiklikler yaptık ve bunların projeye çok katkısı olduğuna inandık. Sonra kullanıcılarda da bu deneyimleri gördük, duyduk. Hala da birtakım revizyon talepleri oluyor. 

NK: Birçok farklı tipolojide yapılar tasarladınız, sizin özel ilgi alanınız var mı? Proje sürecinde hangi aşamaları daha çok seviyorsunuz?

EK: Konsept aşamasını seviyorum, bir de özellikle malzeme seçim sürecini galiba çok seviyorum. “Malzeme seçim sürecinden keyif almıyorum” diyen mimar var mıdır, bilmiyorum açıkçası. Çünkü bu, işin sonucu ortaya çıkaran tarafı. Proje yönetim tarafından da çok keyif alıyorum. O da işin başarısını çok etkileyen bir unsur. Eğer projesini yaptığımız işin yönetimini de yapıyorsak, o noktada da çok keyif aldığımı söyleyebilirim. Eğer sadece tasarım yapıyorsak konsept ve malzeme seçim süreci benim için en keyifli iki tarafı.

NK: Aslında her problem kendi fırsatı ile gelir ama sizin tanımladığınız bir tipolojiniz var mı?

EK: Tabii. Bizde de yıllar içinde sürekli değişiyor; şu ara şöyle bir şey tasarlasam dediğiniz, bir süre sonra ya farklı bir şey tasarlasaydım dediğiniz oluyor. Ama havalimanı tabii ki benim için hep çok özel... O başka bir şey. Ama havalimanı projelerinin çok sayıda olma ihtimali az olduğu için konutu daha çok seviyorum galiba.

UD: Havalimanının çok fonksiyonlu olması ve bu fonksiyonları bir araya getirebilmek mi sizi cezbediyor?

EK: Bu çekiciliği çok başka olan bir şey. Orada uğraşmanız gereken, çözmeniz gereken o kadar çok sorun var ki. Ama onları çözdüğünüz zamanki haz da o kadar büyük ki... Başka bir keyif. Küçük bir binada tasarıma dair birçok farklı hayalinizi gerçekleştirme ihtimaliniz çok azken, bir havalimanında çok başka şeyler deneyebilir, başka hayaller yaşayabilirsiniz. Onun için havalimanı başka bir boyut tabi ki, en küçüğünden en büyüğüne.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :