NK: Projelerinizi incelediğimizde özellikle doğal kaynakların ve teknolojinin entegre kullanımı mottoları göze çarpıyor. Bize bu süreçlerden bahsedebilir misiniz? Doğa ve teknoloji nasıl birlikte ilerler?
EK: Bir dönem, Türkiye’de henüz 99 depremi olmadan önce, biz ahşap karkas yapı sistemlerini araştırmaya başladık, Türkiye’de nasıl yapılır diye. Sonra Türkiye’de ahşap bina üretmeye başladık. Önce yurtdışında getirmeye, sonra da Türkiye’de imal etmeye başladık. Bu aslında doğal malzemelerle teknolojinin nasıl birleşeceği konusundaki arayışımızın da bir sonucu ya da ikisinin birbirini etkilemesiydi. Biz orada, doğal malzemelerin kullanımının sonuçlarını da biraz gördük. Ömerli’de bir proje geliştirdik; “Meşeli Evler”. O proje halen yaşıyor, içinde oturan birçok insan var ve hepsi çok mutlu. Yaklaşık 20 yıl oldu ve yıllar sonra da içinde yaşayan insanlar sistemin avantajlarını görüyorlar.
Ben bu iki kavramın, “teknoloji ve doğa” kavramlarının, kağıt üzerinde anlatılan gibi değil gerçekten deneyimlenmesi gereken kavramlar olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerde de öğrencilere bu konuda hakikaten deneyime dayalı birçok şeyin gösterilmesi lazım. Ben kendi eğitimimde bunları almadım. Biz bunları daha çok sahada görerek öğrendik, yaşadık. Ama bugün, üniversitelerde hocalık yapan birçok arkadaşımız var, onlarla da zaman zaman oturup konuştuğumuzda, eğitimin geliştiğini, değiştiğini görüyorum. Öğrencilerin bunları yaşayarak ve tasarlayarak görmeleri lazım yoksa hepsi birer kavramdan ibaret kalıyor.
Meşeli Evler
Bunları tasarlamak, içinde bulunmak bambaşka şeyler. Onun için de üniversitedeki staj döneminin çok kıymetli, çok iyi kullanılması gereken zamanlar olduğunu düşünüyorum. Hep söyleriz, mimarlık fakültelerinde yıllardır konuşulur; 4 yıl yeterli değil, bunun uzaması lazım. Mimarlık kolay öğrenilebilecek bir şey değil. Avrupa’da da öğrenciler mimarlıktan mezun olurken, birçok okulda 5 yılda ancak mezun oluyorlar. Bizde de minimum öyle olmalı. Bunun ciddi bir kısmının da sahada, malzemelerin birlikte kullanımına dönük, doğrudan uygulamayla olması gerektiğine inanıyorum.
Biz bir şeyleri tasarlıyoruz, hayal ediyoruz ama mimar ya da mimar adayı bunları doğrudan uygulamadığı ya da uygulamasını görmediği zaman hiçbir şekilde bu gerçek bir tasarıma dönemiyor. Sonra hiçbir şey anlamadan okuldan mezun olmuş insanlar çıkıyor. Biz ofislerde bunları anlatana kadar çok zorlanıyoruz. O yüzden öğrencileri staja gönderme konusunda üniversitelere çok iş düştüğünü düşünüyorum.
Doğal malzemeyi, doğal malzeme olarak kullanmayı tercih ediyorum, seviyorum. Ancak bir konuyu özellikle vurgulamak isterim, mimarın bilmesi gereken ya da göz önünde bulundurması gereken; hangi malzemenin, nerede, ne şekilde kullanımının doğru olduğu, işverenin veya yapıyı kullananın da o malzemenin orada neden seçildiğini iyi biliyor olması gerekir. Atatürk Havalimanı’ndan örnek vereyim; yıllarca yaşadık, birçok doğal malzeme kullandık. Fakat özellikle çok büyük yapılarda, değişikliğe açık yapılarda, doğal malzemeleri kullanmaya başladığınız zaman, değişiklikler gerçekleşirken aynı malzemenin aynı şekilde tekrarını bulmanız mümkün değil. Bu sefer tercihinizi yaparken doğal malzeme yönünde yaptığınız tercih bir anda yapıyı da, sizi de, işletmeyi de çok ciddi bir probleme sokar hale gelebiliyor. O yüzden doğal malzemeyi, ben çok tercih ediyorum, çok seviyorum ama bu tercihin ve sevginin nerede, nasıl, hangi sınırlar içinde kullanılması gerektiğini mimar çok iyi belirliyor ve çok iyi tanımlıyor olmalı.
Meşeli Evler