Çok disiplinli çalışma yapısından yola çıkarak projelerinizde mobilya ve aydınlatma tasarımına da ele aldığınızı görüyoruz. Bu ölçekteki tasarımların süreci nasıl gelişiyor?
ET: 10-15 senedir beraber çalıştığımız ekipler var. Bizim ne dediğimizi anlıyor, tarzımızı biliyorlar. Mekânları biz kurguladığımız için çoğunlukla iç mimari projeye uygun mobilya tasarımlarını da yapmaya çalışıyoruz. Müşteriler de bu tarz çalıştığımızı bildiklerinden bize uçuk kaçık isteklerle gelebiliyorlar. Biz de elimizden geldiği kadar istekleri yerine getirmeye çalışıp mekâna özel tasarımlar üretmeye çalışıyoruz. Sonuçta ortaya mobilyadan aydınlatmaya kadar birbirine entegre olmuş tasarımlar çıkıyor. Hazır ofis mobilyaları kullandığımız projeler de olabiliyor. Ama genelde, mekânın tümüyle bizi yansıtmasını istiyoruz. Öyle olunca da tasarıma çok yükleniyoruz, proje süresince işin hakkını vermeye çalışıyoruz. Uygulama süreci de oldukça kısalmış oluyor. Tüm projelerimiz foto gerçekçi görseller ile sunuyoruz. Çoğu zaman müşterilerimiz, fotoğrafmı “render”mı birbirinden ayıramıyorlar. Bu çok önemli ve güzel bir şey bizim için. Böyle tanındık çünkü.
IMAK Ofset Yönetim Ofisi
Sizin bu eskiz üzerinden çalışmanız, serbest el çizimleriniz üzerinden çizim gibi söylemlerinize dayanarak, tasarım yapan bir ofiste sizce ofisin ölçeği ne olmalıdır? Ofislerdeki kişi sayısının tasarım süreçlerine etkisi üzerine neler söyleyebilirsiniz?
ET: Bizim kişi sayımız 10’dan fazla hiç olmadı. Ben tasarlıyorum ve sonrasında genellikle her projeyi diğer ekip arkadaşlarım ile birlikte yürütüyoruz. Bu nedenle fazla kalabalık bir ekibe ihtiyacımız hiç olmadı. Uygulama aşamasında da aynı şekilde, projeye hâkim olmak önemli. Ekibin %80’i, mimari alanda sıkça kullanılan programlara bütünüyle hâkimdir. AutoCad, Skethcup, 3DMax, Lumion kullandığımız programlar. Ben zaten hep işin içindeyim. Projenin büyüklüğüne bağlı tabii ama bu zamana kadar 8-10 kişilik ekip bizim için ideal oldu. Şimdiye kadar eleman çıkartma ihtiyacımız da olmadı.
Piyano çaldığınızdan da bahsettiniz… Halen sanatın diğer kollarıyla ilişkiniz sürüyor mu? Ve bu sizin meslek pratiğinizi nasıl besliyor? Başka ilgi alanlarınız neler?
ET: Müzik her zaman odak noktamız oldu. Büyük kızım da piyano çalıyor ve o da yarı zamanlı Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarı’na devam ediyor. Çocuklarla da sanatın tüm disiplinlerini vakit elverdiğince takip etmeye çalışıyoruz.
KADİGER üyesiyim. KAGİDER kadın girişimciliğini destekleyen bir dernek. Kadınlara yönelik çalışmalarımız oluyor, elimizden geldiği kadar onları iş hayatına sokmaya çalışıyoruz. Genelde doğum yapan kadınların %80’i maalesef iş hayatına geri dönmüyor. KAGİDER ile onlar adına çok farklı etkinlikler düzenliyoruz. Bu ülkede kadınlar iş hayatına geri döner çalışırsa %30 daha başarılı, zengin bir ülke olacağız. Çalışan kadın oranı Türkiye’de şu anda % 28’larda, KAGİDER'in en önemli hedefi 2023 senesinde bu oranı %40-45’lere çıkarmak.
Ağırlıklı olarak kadınlarımıza, yeni mezun gençlerimize ve iş kuracak olanlara bu yönde eğitimler vermeye çalışıyoruz. kadınların doğum yaptıktan sonra iş hayatına geri dönmeleri için çıkarılmış, çalışan annelere kreş yardımı yasasının hayata geçirilmesinde KAGİDER en büyük desteği verdi ve başardı. Genelde bu nedenle dönemiyor iş yaşamına kadınların çoğu. Bu zorlukları aşmaya çalışıyoruz. Eğer kadınlar çalışırlarsa ve iş ortamına girerlerse biz çok daha zengin bir ülke olacağız. Mimarlık öyle bir meslek ki birçok meziyete birden sahip olmanız gerekiyor. Sadece tasarım bilmek yetmiyor; ticaret bilmelisiniz, hukuk, psikoloji bilmelisiniz. Üniversiteden mezun olanlara hemen kendi ofislerini açmamalarını tavsiye ediyorum. Mezun olur olmaz iş aramak da yeterli değil. Üniversite hayatı boyunca birkaç ofiste çalışılması, deneyim kazanılması gerekiyor. “Bizim vaktimiz olmadı,” demek yerine “Stajın dışında da şurada çalıştım” demelerini istiyorum.
Benim dönemimde öğrencilerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Meslek pratiğinde kadınların rolü ve pozisyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?
ET: Kadınların iç mimarlıkta daha çok ofiste çalışmak istemelerine kızıyorum. Sahayı görmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bizde işler hep şöyle ilerler: Tasarlarız, uygulama projelerini bitiririz ve onun nasıl yapıldığını sahada da görürüz. Bire bir görmek, uygulama organizasyonunda bulunmak başka bir deneyim kazandırıyor insana çünkü.