Özellikle disiplinlerarası stüdyo olma özelliğinizi vurguluyorsunuz. Ofisin felsefesi ve duruşuna ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
BK: Aslında biraz duygusal seçimler yapıyoruz. Henüz iş konusunda çok profesyonel değiliz. Garip bir şekilde içgüdüsel tercihlerde bulunuyoruz. Etik olarak bize doğru gelmeyen bir işin içerisinde olmamaya çalışıyoruz. Ya da işverenle ilk toplantıda iyi bir elektriğimiz yoksa devam etmiyoruz. Ne istediğimizi biliyoruz ve kararlıyız gibi bir halimiz yok ama ne istemediğimizi çok iyi biliyoruz.
Gİ: Evet, neyi istemediğimize kolay karar verebiliyoruz. Toplantıdan sonra ikimizin de karnı ağrıyorsa, mail durumumuz çok rahat olmasa bile, "biz bunu yapmayalım, zaten istemediğimiz işi yapmaktan hayır da gelmez" deyip yapmamayı seçiyoruz.
BK: Yapmamayı seçince de yapmak istediğimiz işler geliyor. En azından öyle bir inancımız var (gülüyor). Şansımıza hep güzel işler denk geldi.
Gİ: Şimdi de mimari projeler yapmak istiyoruz.
BK: Şu anda Boğaziçi Üniversitesi'ne, Turgut Noyan'ın adını taşıyan bir sinema salonu projesi yapıyoruz. Bunu tiyatro ve çok amaçlı salon projeleri izleyecek.
‘Sinema Amnesia' projesinin önayak olduğu bir işbirliği miydi?
BK: Daha çok Moda Sahnesi'nden gelen bir referans...
Gİ: Zaten Moda Sahnesi gelmeden önce de performans mekânı, sinema, galeri, müze, kütüphane projesi yapma hayalimiz vardı. Bu alanda ilerlemek istiyoruz. Moda Sahnesi'nde Mike (ses mühendisi Michael Nielsen) ile tanışınca, bu çözüm ortaklığını sürdürmeye karar verdik. İşi bilerek yapmak, tasarımı baştan ona göre şekillendirmek için şu anda akustik öğreniyoruz. Bu bizim için çok iyi oldu çünkü istediğimiz bir yöne doğru gidiyoruz. Bir yandan başka işler de geliyor, onlara da hayır demiyoruz. Heyecan verici tüm projelere açığız.
Disiplinlerarası ofis olarak mimarlık ve tasarım arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gİ: Tasarım ve mimarlık konusuna gelecek olursak, bana göre sanat ve mimarlık kesinlikle ayrılabilir ama tasarım ve mimarlık çok ayrılamaz. Amerikalı sanatçı Donal Judd bu konuda şunu söyler: "Design has to work, art doesn't" (Tasarımın iş görmesi gerekir, sanatınsa böyle bir zorunluluğu yoktur). Yani arada işlevsel bir farklılık var.
Brigitte'de (Brigitte Weber Architects) çalışırken şunu fark etmiştim; gökdelen tasarlamakla masa tasarlamak arasında yol olarak çok fazla fark yok. Her ikisinde de konsept, işlev ve detay düşünüyorsun. Gidiş yolu olarak süreç tabii ki çok farklı ama temelde aynı şeyler.
BK: İkisinde de aynı titizlik ve hassasiyette olmak zorundasın. Zaten sanatın güzelliği de işe yaramaz oluşu bence…