"Projelerimizde Ortak Unsur, Kamusallığın Sınırlarını Zorlamak"

28 Mayıs 2024

Ofiste nasıl bir yapılanmanız var? 

SG: Biz başlangıçtan itibaren ortalama 5-6 kişilik ekiplerle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çekirdek ekip değişmiyor. Konu eğer bir konsept üretmekse genellikle Cihan'la kafa kafaya verip düşündüğümüz ve çalıştığımız bir süreç. Sonrasında doğal olarak bunun sunulması, görselleştirilmesi, araştırılması için diğer ekip arkadaşlarımız devreye giriyor. Konu uygulama ve detay projeleri olduğunda ise proje koordinatörümüz Oya devreye giriyor. Hibrit bir çalışma modelimiz var.

CS: Uygulama projelerinin genel koordinasyonu Oya'da. Onun bu konuda daha fazla tecrübesi var. Değişken bir ekip yapımız var. Bazen uzaktan çalışıyoruz, bazen ofiste bulunuyoruz. Yaz dönemlerinde ekip daha kalabalık oluyor çünkü öğrenciler tarafından tercih edilen bir ofisiz, yarışma heyecanı onları cezbediyor. Bu yüzden yazın nüfusumuz artıyor, kışın ise daha sakin bir ofis ortamımız oluyor. Genelde yarışma odaklı ilerliyoruz. Sektörde doğrudan işler de yapıyoruz ama yaklaşık olarak yüzde 70'i yarışmalardan geliyor. Yakın geçmişe kadar bu yarışmalar genellikle Türkiye'deydi, ancak son zamanlarda uluslararası yarışmalara yönelmeye başladık.

Kazandığımız bir uluslararası yarışma var. Sırbistan, Belgrad'da bulunan bir öğrenci yurdu projesi üzerinde çalışıyoruz. Biz proje müellifleri olarak danışmanlık veriyoruz. Proje bir yerel mimarlık ofisi tarafından bizim kontrolümüzde ilerletiliyor. Bu bizim için ilk uluslararası proje deneyimi oldu.

Student City, Belgrad

Mimarlık adına yakalamak ya da vurgulamak istediğiniz bir çizginiz var mı? 

SG: Aslında bu, bir tarz meselesi gibi görünüyor, bir yapının tasarımına bakarak mimarını tanıyabilmek, kimin yaptığını anlayabilmek... Bunun kendi başına bir değeri kesinlikle var. Ancak, bana öyle geliyor ki, bu, çağımızın veya bizim neslimizin öncelikli ilgi alanı değil. Ben henüz 40 yaşındayım, Cihan biraz daha genç. Bu konuda biraz erken olduğunu düşünüyorum. Gelişmeye, yeniliğe kapalı olmak gibi bir sonuca götürmemesi gerekir diye düşünüyorum.

Aslında bizim yapmaya çalıştığımız şey, iz sürerek bir yerin hikayesine dahil olup, o yolculuğun bir parçası olabilmek. Bir mekanı "yer" yapan şeyler hakkında düşünmek. Bir yol açmak, yeni bir şey yapmak değil… Bir yerin serüvenini orada bütün yaşanmışlığıyla hem fiziksel hem kültürel sürekliliğini okuyup buna ulaşabiliyorsak, ona bir noktasından dahil olup devam edebilmek.

Tabii, Türkiye’de biraz zor. Hem kültürel hem de fiziksel sürekliliğini kaybetmiş kentlerde yaşıyoruz. Bu hikayeyi ya da dokuyu yakalayabilmek, bulabilmek her zaman kolay olmuyor. Bazen tozunu almak gerekiyor, bazen biraz derine kazmak gerekiyor ama bir hikaye bulduğumuz vakit, ona eklemlendiğimizde, yapının bütün biçimlenişini, kurgusunu bu hikaye belirlediğinde, içimize sinen, keyif aldığımız işler ortaya çıkabiliyor. Bunu doğrudan bir tarz olarak tanımlayamayız tabii ama başlangıç ve hikaye meselesi bence bizim için önemli bir çıkış noktası.

CS: Sıddık’ın söylediklerine katılıyorum; bizim biçimsel olarak genel bir kabulümüz yok. Bunu sağlayan şey de bence biraz yarışma kültürü. Yani bir masaya oturduğumuzda, tabii bundan önceki tecrübelerimizi yanımıza alarak, sıfırdan tekrar başlıyoruz. Bir proje Belgrad’daysa orayla birlikte yeniden başlıyoruz; Ankara’daysa orayla birlikte başlıyoruz...

Yerle ilgili okumalar bizim çıkış noktamızın temeli oluyor. Yerin geçmişi, kültürü... Sonrasında üstüne koya koya projenin örüntüsünü oluşturmaya başlıyoruz. Bu okumalarda da burada bizimle birlikte yer alan arkadaşlarımız, bazen bir ay boyunca sadece yerle ilgili okumalara zaman ayırıyor. Yerle ilgili yazılmış makaleler, yapılmış araştırma projeleri... Bazen bir projeye başladığımız zaman yerle ilgili bir şiir araştırması bile günler alabiliyor. Orayla ilgili yazılmış bir şiir, hissedilmiş bir duygu... O yüzden mimari biçimleniş olarak bir tarzımızın olduğunu düşünmüyorum ama konuyu ve projeyi ele alış biçimiyle ilgili bir yaklaşımımız var. Yerin hikayesini projede somutlaştırmak çok önemli bizim mimarlık anlayışımızda.

Projelerinizde öne çıkan, dikkat ettiğiniz bir unsur, bir ortak nokta var mı?

SG: Projelerimizi geriye doğru bakarak düşündüğümde, ortak bir unsurun kamusallığın sınırlarını zorlamak ve özel alan ile kamusal alan arasındaki sınırı olabildiğince muğlaklaştırmak olduğunu görüyorum. Yarışmaların bir bakıma bu misyonu var; sınırları zorlayıcı bir alan. Son projelerimizden biri olan bir hükümet konağı projesi için bile, güvenlik senaryolarının ötesine geçerek, yapının kamusallığını mümkün olduğunca artırmak önemli geliyor. Her işimizin ortak noktasının bu olduğunu düşünüyorum. Daha önce küçük ölçekli anıtlar, kamu binaları, hastaneler, okullar, kültür merkezleri tasarladık; hepsinde kamusallığın sınırlarını zorlama eğilimi var. Bir anıt tasarlarken bile, gündelik hayata karışabilmesine dönük arayışlarımız ağır basıyor. 

Türkiye'de bu kamusallığın sınırlarını zorlamanın nasıl karşılandığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

SG: Yaptıklarımıza bakarak, olumsuz bir karşılanma olduğunu söyleyemeyiz. Hepimiz aslında yaşadığımız kentlerde eksik olanı arıyoruz. Örneğin, İzmir'deki meclis yarışması, tamamen bu fikre dayanıyordu. Bir meclis salonunun kamusal alana nasıl entegre edilebileceğini, gündelik hayata nasıl karışabileceğini test etmekti amacımız. Ya da Ulus Modern Kültür ve Sanat Merkezi'nin hikayesi; kentlinin herhangi bir güvenlik kontrolünden geçmeden, bütün yapının bir yarı açık sokak aracılığıyla keşfedilebilmesi ve yine bir kamusal alan olarak kurgulanan çatıya ulaşılabilmesi gibi bir düşünceye dayanıyor. Bu bizim için değerli. 

İzmir Şehir Meclisi

Ulus Modern Kültür ve Sanat Merkezi

CS: Kesinlikle, yaşantı olarak böyle. Mimari biçimleniş olarak kendimize bir sınırlama getirmiyoruz ama dışarıdan baktığımda, genel olarak projelerimizin basit olduğunu görüyorum. Basitlikten kastım hem deneyimleyen hem de projeyi inceleyen birinin ilk bakışta neyi vaat ettiğini anlayabileceği bir tasarım anlayışı. Karmaşık projelerden ziyade, anlaşılabilir ve yalın olana yönelmek gibi bir eğilimimiz var.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :