Sizinle ilgili araştırma yaparken işlerinizin çoğunun Anadolu'da olduğunu fark ettim...
Evet, ben de yakın zamanda bunu fark ettim ve neden İstanbul'da yaşadığımı düşündüm. (Gülüyor)
Bu bilinçli bir durum mu, yoksa tesadüf mü?
Bu, biraz arkeoloji ile ilgilenmemizden kaynaklanıyor, Anadolu'nun her yerinde çeşitli yerlerinde çalışma imkanımız var. Fakat biraz da tesadüflere bağlı. Tesadüflere bağlı, ama mimarlık tartışmasının, metropoldeki mimarlık üzerinde yürümesinden memnun olmadığım için de o tesadüflerin peşinden koştuğumu söylemeliyim.
Anadolu'da çalışmak sizin için daha mı anlamlı?
İstanbul gibi kalabalık ve kimsenin ne yaptığını çok da iyi bilmediği bir ortamda çalışmaktansa, küçük bir şehirde, ne yaptığını bilen insanlarla birlikte çalışmayı tercih ediyorum.
Mesela, Lüleburgaz Belediyesi için bir pazaryeri inşa ettik. Belediye, sadece bugünü kurtarmak derdinde değildi, kentin geleceğini de düşünüyordu. Pazaryeri Projesi ile belediye şehir içindeki pazarı, şehrin kıyısına kaydırıp daha temiz, daha düzenli ve kayıt altına alınmış bir pazar alanı elde etmek istiyordu. Böylece o yöne doğru bir alt merkez oluşturarak, şehrin gelişimini yine o yöne doğru desteklemiş olacaktı.
Lüleburgaz'daki olanaklar her zaman mükemmel değildi. Pazaryeri'nin inşai nitelikleri de mükemmel olmadı. Ama benim için projenin sosyal sonuçlarının tatmin edici olması, inşai niteliklerin mükemmel olmasından çok daha önemli.
Pazaryeri Projesi'ni, haftada iki gün kurulacak pazarın haricinde o alanda fuar, konser, tören gibi çeşitli etkinliklerin de gerçekleştirilebileceği bir şekilde yaptık. Gerçekten de orada, Candan Erçetin konserinden tarım aletleri fuarına kadar pet çok etkinlik düzenlendi. Bunları gördüğüm zaman çok sevindim. Küçük yerlerde doğrudan doğruya sonuçlarını görebileceğiniz işler yapabiliyorsunuz.
Arkeolojik alanlar içinde aynı şey geçerli. Oralarda yaptığımız işler, doğrudan arkeologların koruma sorunlarını çözmeye çalışıyor, arkeolojik alanların ziyarete açılmasına hizmet ediyor. Yaptığımız her proje ile birlikte arkeolojiyi sadece kitaplardan öğrenilen bir bilgi olmaktan çıkarıp, yerinde görülen bir bilgiye dönüştürüyoruz ve bu da bize büyük zevk veriyor.
Yani, bizim için yapının kendi başına çok güzel görünmesi değil, belli bir dönüşüme de hizmet etmesi önemli. Bunu, İstanbul'da sağlamak zor.
Ayrıca, İstanbul dışındaki mimarlık ortamlarının da canlanmaya ihtiyacı var. Mimarlık fakültesi olan şehirlerde bile mimarlık ortamı çok zayıf. Mimarlık tartışmalarının, sadece İstanbul üzerinden yürümesinden de rahatsız olduğum için İstanbul dışında çalışmak kendi adıma önemli.