Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde ve İstanbul Kültür Üniversitesi'nde misafir öğretim üyeliği yaptınız. Mimarlık eğitiminde "İstanbul" ve "İstanbul dışı" birbirinden nasıl farklılaşıyor?
Anadolu'daki mimarlık öğrencileri için İstanbul'da olmak farklı. İstanbul hep "olmak istenen yer", "benzemek istenen yer" olarak Anadolu'nun önünde duruyor. Bu iyi bir şey değil.
Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nü çok sevdiğim için iki sene boyunca, haftada bir gün Eskişehir'e gittim. Eskişehir, "İstanbul dışı" için çok iyi bir örnek değil aslında. Çünkü Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü, kişisel çabalarla yürüyen ama pırıltıları olan bir bölüm. Yani Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü, tipik bir Anadolu üniversitesinin mimarlık bölümü gibi değil. Çünkü tipik bir Anadolu üniversiteleri gibi büyüyüp İstanbul'daki bir mimarlık bölümü olmaya çalışmıyor. Osmangazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü, kendi halinde bir şeyler üretmeye çalışıyor. Elbette bir sürü eksiği var, ama o eksikliklere rağmen bir şeyler üretmeye çalıştığı için değerli bir yer zaten.
Genellikle Dokuz Eylül Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi gibi büyük okulların dışındaki okullar, zaten kadro sıkıntısı çekiyorlar. Büyük üniversiteler de kadrosuzluktan yakınırlar, ama küçük üniversitelerin kadro sorunları çok daha büyük. Diğer taraftan, ölçekleri küçük olduğu için küçük üniversitelerin hareket imkanı daha geniş ve Osmangazi Üniversitesi'nde olduğu gibi parlak işler yapılabiliyor.
Peki, mimarlık eğitiminde özel üniversite – devlet üniversitesi ayrımı en çok nerede hissediliyor ?
Öğrenci profilinde ve idari yapıda bir miktar farklılık oluyor ancak temelde yine küçük üniversitelerle benzerlikler taşıyorlar. Bence daha önemli ayrım küçük üniversite-büyük üniversite ayrımı. Üstelik bence bu ayrım daha da belirginleşmeli ve zaruretten doğan bir durum değil bir karakter olarak görünür hale gelmeli.