“Tasarımı insanların hayatına sızdırdığımızı hissediyorum”
03 Şubat 2011
Kendi mekanınızın mimari uygulama sürecinden söz edebilir misiniz? Dört farklı oda içeren mağazanızda ne gibi malzemeler kullandınız ve nasıl –aydınlatma, yüzey kaplaması, asma tavan vb.- mimari detaylara yer verdiniz?
YÖ: Mağazamız Galata'da tarihi bir binanın girişinde, 5 metre tavan yüksekliğine sahip bir mekan… Senelerce nalburiye olarak kullanmış bir mekandı burası… Bizim tüm yaptığımız, binanın orijinalindeki tüm detayları ve malzemeleri ortaya çıkarmak oldu. Yerdeki ahşap zemin gibi… Açılırken kapıyı hafifçe yukarı kaldıran menteşe mekanizmasını gördüğümde heyecanlandığımı hatırlıyorum.
Takip ettiğiniz, ilham aldığınız mimarlar var mı?
YÖ: Tabi ki var. Hatta hala mimarlık dergileri ve bloglarını moda yayınlarından daha fazla takip ediyorum. Ben okurken Japon mimarlığından ve Japon mimarlardan çok etkilenmiştim ve o yerelliğe özgü anlayışın modada da karşılığını bulması beni çok heyecanlandırmıştı. İlk aklıma gelen isim ise Tadao Ando…
Laundromat projesi çerçevesinde genç tasarımcılara kendilerini ifade edebilecekleri oyun alanları yaratıyorsunuz. Böyle bir konseptin çıkış noktası neydi?
YÖ: Ne yazık ki ülkemizde kendi başına birşeyler yapmak ve yaratmak çok zor… Oysa ki söz konusu olan tasarım olduğunda, insanlarla buluşmak çok önemli! İstedik ki tasarımcılar, büyük masraflara girmeden alıcıyla buluşma şansını yakalasın. Hatta Nişantaşı'da oluşturduğumuz ilk "pop-up" projesinde de farklı alanlardan farklı tasarımcılara yer verdik. 300 metre karelik metruk durumdaki bir mekanı, 3 gün gibi kısa bir sürede bir mağazaya dönüştürdük ve burası 4 ay açık kaldı. Hatta tasarım öğrencilerinin ürünleri bile satıldı. Sponsorlarımızdan biri Mozaik'ti ve bu süre içerisinde dünyaca ünlü tasarımcıların aydınlatma, masa, sandalye gibi tasarımlarını görebileceğiniz keyifli bir mekan oluşturulmuştu.
Laundromat'ta bir yandan da kendi tasarımlarınızı sergiliyorsunuz. Acaba bu mağaza, sizin de fikir anlamında beslenmenizi sağlamak işlevini üstlendi mi? Dolayısıyla kentsel mekan olarak Galata'nın seçimi, bir anlamda katalizörlüğünü üstlendiğiniz sürekli karşılaşmaları ve buluşmaları, kentsel ölçekte mümkün kılan bir mekanda konumlanma isteği ile ilişkilendirilebilir mi?
YÖ: Galata'yı seçme sebebimiz, her türlü insanın bulunduğu, sokak algısının hala yaşadığı bir yer olmasıydı. Biz burayı seçtiğimizde, burada tek bir mağaza bile yoktu! Galata'nın inanılmaz enerjisi ve ruhundan, insanlarından kesinlikle çok besleniyorum. Kısacası bu "genius loci"da yerin ruhunu hissediyorum.
Bir söyleşide Laundromat'ın "tasarımcının müşteriyle buluştuğu; ürünleri, müşteri kitlesi ile ilgili yorumları alabildiği bir mekan" olduğunu ifade ediyorsunuz. Dolayısıyla tasarımcı-tasarımcı karşılaşması dışında bir de kamu-tasarım buluşmasını da "fiştekliyorsunuz". Şimdiye dek gözlemlediğiniz sonuçları nasıl değerlendirirsiniz?
YÖ: Açıkçası her gün farklı bir deneyim bizim için… İnsanlar keyifli zaman geçiriyor içeride. Bir yandan etrafı gözlemliyor, farklı bir dünyaya girdiğini hissediyorlar. Mesela duvardaki Devran Mursaloğlu'nun kağıt işine birinin gözü takılıyor onun üzerine konuşmaya başlıyoruz. Ya da tasarım ile ilgili kendi deneyimlerinden bahsediyorlar. Tasarımı insanların hayatına sızdırdığımızı hissediyorum.
Peki sizce, hemen her tasarım faaliyeti gibi bir "lüks" metası olan moda tasarımının, Galata gibi yüksek melezlenme gösteren bir kamu mekanında kendini göstermesi, modayı kamusallaştırıyor mu? Yoksa moda çevreyi soylulaştırıyor mu?
YÖ: Ben yan sokağımızdaki eski kasabı, yeni açılan tüm mekanlardan daha güzel buluyorum!
Pop-Tech'ten Barok'a, Oradan Minimalist Olana; Bir Galata Mekanları Potpurisi
Galatamap Yaratıcıları ve Mahalle Sakinleri Bertan Berk ile Murat Tamgüç
Stok '60 '70'in Mimar-Mobilyacıları Fulya Ballı ve İliç Kırtaş
Laundromat'ın Mimar-Modacılarından Yasemin Özeri
Lilipud'un Moda ve Takı Tasarımcıları Ebru Çamur ve Janset Bilgin
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın