Pek çok noktaya değindik ama son olarak özellikle vurgulamak istediğiniz bir nokta var mı?
Türkiye'de "aile evi" kültürünün olmaması beni çok rahatsız ediyor. Villa yaptırırız, hepsi basmakalıp, çirkin çirkin şeylerdir. Bunları yaptıranlar da genellikle yüksek eğitimli insanlardır. Aslında bu, Türkiye burjuvazisinin ne kadar geride olduğunu gösteriyor. Zamanından geri demiyorum, çünkü bizim yapacağımız mimarlığın zamanla alakası yok. Bu durum, plastik sanatlardan, yaşama sanatından ne kadar geri olduğumuzu gösteriyor.
Avrupa'da yetenekli gençlerin ön plana çıkabilmeleri için en önemli iştigal alanı olan "aile evi" kavramı bizde yok. Orada mimarlar mezun olur, bir tanıdıkları onlara evini yaptırır, proje beğenilirse dergide yayımlanır. Ondan sonra bir ikincisi, sonra küçük bir yerleşim, derken yavaş yavaş yukarı doğru çıkarlar. Bizde böyle bir şans yok. Basmakalıp apartman ve villa yapmaktan başka hiçbir şey bilmiyor halkımız. Bu kültürü geliştirmek biz mimarların da görevi. Kazanamasak da küçük işlerden, mesai harcamalıyız.
Uysalkan'ın Viyana'da hayata geçirdiği aile evi, "Haus Blagermann"
Mimarlarla iletişim kurmaktan mı çekiniyorlar ya da daha maliyetli olur diye mi düşünüyorlar?
Hayır, yetkinlikleri o kadar, bilmiyorlar. Şile'ye giderken gördükleri sarıya, pembeye boyanmış villalar onların hayallerini zaten süslüyor, diğerlerini tanımıyorlar bile.
Bizde, yurt dışında olmayan, piyasa mimarı ya da belediye mimarı denen bir olgu var. Bu mimarın görevi, projeyi en kısa sürede en ucuza belediyeden geçirmektir. Metrajı döküp, taşeron ve usta bunu ne kadara mal edecek bunları hesaplar. Bu konuda uzmanlaşmış mimarlar var ve dağarcıkları bundan ibaret.
Zaten bizde hata çok derinden başlıyor. Türkiye'de 25 civarında mimarlık fakültesi var. Örneğin Karabük gibi kent kültürü olmayan bir yerde mimarlık fakültesi yaparsanız oradan mimar değil, en fazla tekniker yetiştirirsiniz.
Koskoca Almanya'da, Fransa'da kaç tane mimarlık fakültesi var, açıp baksınlar. Berlin, Münih, Stuttgart kadar tarihi geçmişi olmayan bir kentte mimarlık fakültesi açılamaz. Hatta Ankara, ODTÜ dahi bunun için yeterli değil. İstanbul tabi ki bu konuda ileri çıkıyor. İTÜ, YTÜ, MSGSÜ'nün daha iyi ürünler elde etmeye başlamasının bunda çok büyük etkisi var.
Düşünsenize, Çorum'da okusam hangi binayı göreceğim? Çorum'da da mimarlık fakültesi olmayıversin. Bunu artık anlayalım. Mimarlarımız çok kötü. İstanbul'da sırça bir köşkte yaşıyoruz. Zaten bütün rekabet İstanbul, Ankara ve İzmir arasında dönüp dolaşıyor. Son 20 yılda yapılmış bütün yarışmaların kazananları bu üç şehirden. Trabzon'da Ayhan Bey vardır, onun sayesinde taşranın adı biraz geçer.
Peki insanlar aç mı kalıyor? Hayır, kötü mimarlık üretiyorlar. Kötü mimarlık da aile evi pazarını rahatlıkla karşılıyor.
En son Mersin'deki bir arkadaşım için bir proje ürettik, henüz yapılacağı kesin değil ama yaptığımız çalışmalarla daha güzel ve karakteri olan işler yapmak için uğraşıyoruz.