"Sergi İstanbul'un son yüzyılını resmediyor. Öyle bir yüzyıl ki, ilk unutulanın, ilk uzaklaşanın en yakın geçmiş olduğu bir yüz yıl... Yenilenmelerin, değişimlerin, kabuk değiştirmelerin üst üste bindiği, birbirini eskittiği dönemler silsilesi... Yeni tahayyüllerin tamamlanamadan eskidiği, kendileri de hızla eskimek üzere yerlerini yenilerine bıraktığı, gelecek ve geçmiş özlemlerinin birbirine karıştığı bir zaman sıkışması çağı..."
"İstanbul 1910-2010 Kent, Yapılı Çevre ve Mimarlık Kültürü Sergisi", küratörlerden İhsan Bilgin tarafından bu şekilde özetleniyor. Serginin üzerine kurulu olduğu periyodik kurgu ise, kentin dönemler arası değişimlerini ortaya koyuyor. Söz konusu "dönem hikayeleri", bir yandan tarihsel süreklilik/süreksizlik ilişkisini irdelerken, İstanbul'un sürekli olarak gevşeyen ve sıkışan, bir anlamda "rizomal" toplumsal bağıntılarını da izleyiciye sunuyor. Üstelik, dünyanın geri kalanının geçirdiği dönüşümlerden bağımsız düşünülemeyecek İstanbul kesitlerinin her birinin farklı bir akademisyen tarafından anlatılması, söz konusu girift bağıntıların okunması anlamında izleyiciye de özgür bir düşünsel temel hazırlıyor.
Serginin kronolojik kesitleri, küratörleri tarafından şu şekilde dillendiriliyor:
1910 – 1930: Payitahtın Günbatımı
1500 yıllık imparatorluklar başkentinin son ayrıcalıklı kimlik arayışı dönemi… Elektriğin, trenin, tramvayın, limanın enerjisi kadar, estetik yenilenmeyle de dünyada yer tutma çabası… Yenilenmenin şehrin maddi donanımı ile estetik tarz , estetik tarzın Batılı arayışlar ile milli kimlikler arasına sıkıştığı bir zaman aralığı… Sonlar ile başlangıçların birbirine geçeceği bir geleceğin ilk emareleri…
1930 – 1950: Cumhuriyet Hamlesi
İstanbul'un kadim tarihinin ender küçülme ve kenarda kalma aralıklarından biri… Yeni Cumhuriyetin şehri temaşa alanına, modern hayatın sahnesine dönüştürme hamlesi… İmparatorluktan kalan son parçaları düzene sokacak modern kent peyzajlarının ve yebni kamu mekanlarının damgasını taşıyan dönem… "Saygısızlıkla savaşılan", plajlarında yüzülen, gazinolarında dans edilen İstanbul'un homojen bir bütünlük olarak şekillenebileceğini hayal eden son girişimlerin zamanı…
1950 – 1983: İçe Patlama
Nicelik patlamasının eşiği: Geri dönüşsüz çoğalmanın, büyümenin, yayılmanın tescili… Sanayi burjuvazisinin, işçi sınıfının ve işsizlerin damgasını vurduğu bir kent… Modernin anonim çehresi ile yüzleşilen ilk dönem… Kitle kültürünün, kitle hareketlerinin zamanı… Popülizmin siyaset sahnesi kadar, kentleşmeye de damgasını vurduğu bir aralık… Bıçak sırtı yönetim stratejileriyle büyüme, çoğalma, kentleşme… Anonim apartman ve gecekondu silsilelerinden ibaret yeni kent peyzajları…
1983 – 2010: Küreselin Basıncı
Nicel patlamaya küreselleşme aşısı… Sermayenin, alış-verişin, seyahatin, haberleşmenin çığ gibi büyüdüğü, büyürken kente de damgasını vurduğu bir dönem… Sanayinin servis sektörüne, kitle kültürünün kültür endüstrisine devşirildiği zamanlar… Sınıf farklarını pekiştirdiği kadar, sınıf atlama umutlarını da kışkırtan postmodern kentleşme… Yoğunlaşan, koyulaşan anonimlikten, kitlesellikten, işaretle, markayla kaçmaya çalışan yeni kentleşme standartları…