Ali Derya Dostoğlu ve Uğur Özer ortaklığında kurulan, farklı ölçeklerde tasarım hizmeti veren Per Se Mimarlık Çat Kapı'da...
Arkadaşlıkları liseye dayanan Ali Derya Dostoğlu ve Uğur Özer farklı ölçeklerde üretimler yaptıktan sonra 2015 senesinde Per Se Mimarlık çatısı altında buluşmuşlar. Kurulduğundan itibaren araştırmaya dayalı bir anlayışla, sistematik bir düşünce tarzını birleştiren Per Se Mimarlık'ın farklı ölçek ve işlevlerde projeleri mevcut.
Per Se Mimarlık'ın hikayesi; kurucu ortakları ve tasarım ekibinin anlatımıyla Çat Kapı’da...
Öncelikle sizleri tanıyarak başlayalım, kendinizden bahseder misiniz kısaca?
Ali Derya Dostoğlu: 2015 senesinden beri Per Se Mimarlık bünyesinde Uğur'la birlikte çalışıyoruz. Aslında 3 kişi olarak kurduk. Ofisin kuruluş sürecinde Orkun Beydağı da bizimleydi. Bir buçuk yıl kadar 3 kişi götürdükten sonra Orkun Londra'ya taşındı. Biz yaklaşık 8,5 senedir iki ortak olarak devam ediyoruz.
Liseyi Galatasaray Lisesi'nde okudum. Uğur’la da oradan tanışıyoruz. Mezun olduktan sonra Fransa'da Belleville’de mimarlık eğitimine başladım. Bir yıl sonra Türkiye'ye dönerek Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde lisans eğitimime devam ettim. 2009 yılında mezun oldum. Ardından Pratt Institute New York’ta yüksek lisans yaptım, 2011’de tamamladım. Daha sonra da İTÜ’de mimari tasarım doktoramı tamamladım. Doktora eğitimim çalışma hayatıma paralel şekilde devam etti.
Uğur Özer: Ali ile 11 yaşından beri tanışıyoruz. Galatasaray Lisesi'nde ortaokuldan itibaren birlikte okuduk. Onun için çok eski bir arkadaşlığımız var. Liseden sonra üniversite eğitimi için Strasbourg’a gittim. Eşit ağırlık öğrencisi olduğum için biraz da çevre yönlendirmesi ile 2 yıl hukuk okudum. Ancak bütün lise hayatım boyunca ilgilendiğim plastik sanatlar, tiyatro, resim gibi sanatsal aktivitelerin de yönlendirmesiyle mimarlık istediğim mesleklerden biriydi. Fransa'da eşit ağırlık vs. fark etmeden mimarlığa geçebileceğimi görünce bu yönde bir karar alıp mimariye geçtim.
Per Se Mimarlık öncesi mesleki tecrübelerinizden bahsedebilir misiniz?
ADD: New York'ta master yaparken, proje stüdyosuna girmiş olduğum James Garrison’ın ofisinde yarı zamanlı çalıştım. Tezimi tamamladıktan sonra da tam zamanlı olarak orada devam ettim. Amerika'daki projelendirme süreçlerine de tanıklık ettiğim güzel bir deneyim oldu benim için. Queens’te bir kütüphanenin ek yapısı ilgilendiğim başlıca projeydi. Ofiste devam eden bir hayvan barınağı ve bir tiyatro projesi vardı; onların da üretim süreçlerine şahitlik etmiş oldum.
Türkiye’ye döndükten sonra, ilk stajımı da yapmış olduğum Mimarlar ve Han Tümertekin’de işe başladım. İki buçuk yıl kadar da Han Bey ile çalıştım. Şu an bizimle beraber çalışan Berrin Sezer ile de Han Bey'in ofisinde tanıştım. Angelos Zeytinyağı Fabrikası ve Kuru Kahveci Mehmet Efendi Kahve Kültürü Merkezi gibi farklı ölçek ve işlevlerdeki projelerde görev aldım.
Ali Derya Dostoğlu
2,5 yılın ardından biraz ofis ortamının sterilliğinden çıkmam gerektiğini düşünerek, Cezayir-İstanbul arası iş yapan Proje Dizayn firmasına dahil oldum. Firmanın sahibi Selçuk Erdoğmuş Galatasaray Lisesi'nden ağabeyimizdi. Onun davetiyle işe başladım. Tam o sırada Uğur da İstanbul'a dönmüştü, o işe beraber girmiş olduk. Liseden sonra tekrar yollarımızın kesişmesi bu vesileyle olmuş oldu. Uğur uzun süreli olarak Cezayir’de kaldı; bense bir süre git gel yaptım. Bir buçuk yıl kadar da orada çalıştıktan sonra, 2015 yılı Nisan ayında Per Se’yi kurduk.
UÖ: Ben de Türkiye'ye dönmeden önce Strasbourg’da G Studio adında bir mimarlık ofisinde bir yıl kadar çalıştım. Kurucuları üniversiteden hocalarımdı. Çeşitli ölçeklerde ahşap yapılar, ekolojik yapılar, kendi kendine yetebilen ev denemelerinin yapıldığı ufak, samimi bir ofisti. Tabii bu tarz deneyimler insanın üzerinde iz bırakıyor; dolayısıyla Per Se Mimarlık’a da sirayet eden bir tavırları olduğunu düşünüyorum. Yeni mezun genç bir mimar olarak beni benimsemişler ve hem şantiye, hem ofis süreçlerinde üretimlerine ortak etmişlerdi.
2013 yılının sonunda Türkiye'ye dönmeden önce Ali'ye haber vermiştim. Biraz tesadüf oldu, Ali de o süreçte iş değiştiriyormuş. Bir tanışma vesilesiyle Selçuk Ağabey’e gittiğimizde, bizi beraber işe aldı. Cezayir'de, Senegal'de iş yaptığımız enteresan bir deneyim oldu bizim için. Orada eğitimini aldığımız ve hep daha çok ilgilendiğimiz proje mimarlığının dışında işin ticaretinin de nasıl yapıldığını görmüş olduk. Şantiye denetimi anlamında da epey bir deneyim kazandık.
Uğur Özer