60'lardan Bir Bossa Nova Açtım ve Niemeyer'e Sordum...

Murat ŞAHİN / 14 Ocak 2013

Şiirleriniz var, heykel/anıt yaptınız, sahne tasarladınız, kitap yazdınız, mimarlıktan hiç söz etmeyeceğim, mobilya tasarımlarınızı biliyoruz, mimarlık dergisi çıkarıyorsunuz ve sonunda spor ayakkabı da tasarladınız. Her ayakkabı sizin bir şiirinizden, yapınızdan ya da heykelinizden esinlenerek tasarlanmış. Hepsinin ortak özelliği ise "kıvrımlı hatlar"...

Picasso gibi zengin bir hayal gücü olan insan, hiçbir öğretinin sınırları içinde sıkışıp kalmaz. Bana çekici gelen, erkekler tarafından yaratılmış sert ve esneklikten yoksun dik açılar/düz hatlardan ziyade, özgür ve duygusal eğriler... Onlarda, ülkemin dağlarını, ırmakların kıvrımlı akışını, sevdiğimin vücudunu bulurum.

Anlattıklarınızdan yola çıkıldığında, mimarlığın yalnızca biçimlerle ilgili bir şey gibi algılanma tehlikesi yok mu? Mimarlığa önderlik eden biçim midir?

Bence biçim işlevi izlemez, biçim güzelliği izler, hatta biçim dişiliği izler. Fakat her şeyden önce mimarinin içine yerleştirileceği toprak, yani arazi gelir. Mimarlık toprağın biçimlenişini izler; belli bir yerdeki toprağın biçimlenişini değiştirmeden, o alana göre kendini uyarlamalıdır. Çevre kısmen de olsa korunmalı, öyle değil mi? Örneğin, Niteroi'deki müzeyi tasarlarken, alanın harika bir manzarası olduğunu gördüm. Okyanusu, dağları, nehirleri görebiliyorduk. Bir şeyleri korumam gerektiğini anladım ve yapıyı yükselttim. "Mimari kendini bir alana adapte etmelidir" görüşümü doğrularcasına havada serbestçe duruyor.


  foto: Rodrigo Soldon

Mimarlık eğitimiyle ilgili de kısa bir şeyler söyleyebilir misiniz?

Sanırım mimarlık eğitimi felsefe, tarih ve dil derslerini içermeli. Öğrencilerin entelektüel olmaları şart değil ama onları bekleyen hayat hakkında bir şeyler bilerek mezun olmalılar. Okulunu bitiren mimar, hayat hakkında ve daha iyi hale getirmek için mücadele edeceği dünya hakkında mutlaka bir şeyler öğrenmeli.

O kadar çok şey üretmişsiniz ki tüm yaşamınızın mimarlık olduğu çok açık gözüküyor.

Evet. Mimarlık yaşamımı tümüyle kaplar ama sanırım mimarlık o kadar da önemli değil. Önemli olan yaşamın kendisi...

Dünya ile bütünleşmiş bir mimarlık düşlesek nasıl olurdu? Son olarak mimarlara da tavsiyelerinizi alırsak...

Konutlar daha basit olurdu. Yapılar, gecekondular ve saraylar olarak ikiye ayrılmazdı. En büyük eğlence kaynağımız olan tiyatrolar, müzeler, stadyumlar daha büyük olurdu ve herkesin bütçesi buralara gitmeye yeterdi. Fakirler bugün bu mekanlara gidemiyor. Mimarlığı yalnızca uzaktan biliyorlar. Yaptıklarıma bakıp keyif alıyorlar çünkü şaşırtıcı ve farklı, fakat hiçbir etkinliğe katılamıyorlar. 

Tavsiyeme gelince, mimar, tıpkı diğer yurttaşlar gibi politik meselelerle ilgilenmeli. Hayat bir dakika kadar kısa. Evrene kıyasla çok çok küçüğüz. Daha basit olmak zorundayız. Önemli olduğumuzu düşünmemeliyiz, çünkü kimse öyle değil. Yalnızca daha faydalı olmalıyız, o kadar...

* * *

"Niemeyer, Brezilya'nın dehalarındandı. Düşlemeliyiz, aksi halde farklı şeyler ortaya çıkmaz. Çok az kişi onun kadar yoğun düş kurabilmiş ve onun kadar çok şeyi başarmıştır."
Brezilya Başkanı Dilma Rousseff

"O, Brezilya'nın dünyaya verdiği en büyük dahilerdendi. Oscar Niemeyer, parlak ve yenilikçi bir mimardan çok daha öte biriydi. Mantığı reddetti ve gerçek sanat eserleri yarattı."
Rio de Janeiro Belediye Başkanı Eduardo Paes

* * *

Kaynaklar:
1.
Underwood, D., "Oscar Niemeyer and Free-form Modernism", George Brasiller Inc. New York, 1994.
2. Peter, J., "The Oral History of Modern Architecture", Harry N. Abramsi Inc., New York, 2000.
3. Frampton, K., "Modern Architecture", Thames and Hudson, Londra, 1990.
4. Marshall, B., "Katı Olan Herşey Buharlaşıyor", İletişim Yayıncılık, İstanbul, 1999.
5.
http://www.dw.de/master-of-the-curve-oscar-niemeyer-dies/a-16431498
6. www.youtube.com/watch?v=d77I_5wHA_c
7. www.youtube.com/watch?v=iaYPxx_h3WI


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :