Rewired | Martin Bittmann, Damla Turan, Andreas Thoma
Aslen Yeni Zelandalı olan, mimarlık eğitimimi Almanya'da tamamlayan ve şu anda da Basel'de Herzog & De Meuron mimarlık ofisinde çalışan Andreas Thoma, AA İstanbul Visiting School'un sürpriz isimlerinden:
"Herzog & De Meuron'dan çalışma arkadaşım Martin Bittmann İTÜ'de Erasmus öğrencisi. Hem onu ziyaret etmek istiyordum hem de AA Visiting School ilgimi çekti. Ben de tatille atölyeyi bir araya getirdim." diyen Thoma'nın atölyeye ilişkin izlenimleri şöyle:
"AA İstanbul Visiting School benim için oldukça ilginçti çünkü çok muhafazakar bir okuldan geliyorum. İsviçre mimarlığı 90 derecelik kutular şeklinde. Burada ise alışık olmadığım bir tasarım yaklaşımıyla karşılaştım. Bu nedenle de çok tazeleyici oldu benim açımdan. Parametreler ile formlar üretmeye odaklandık daha çok. Atölyenin en ilgi çekici yanı ise 'software processing'di. Bunu daha önce hiç kullanmamıştım. İki günde tabi ki bu işin uzmanı haline gelmedim ama artık ne gibi potansiyelleri olduğunu biliyorum."
Thoma ve ekibinin atölye için önerdiği proje de son derece dikkat çekici:
"Atölye konumuz bir ofis kulesi tasarlamaktı. Bu kuleyi proje alanı ile nasıl ilişkilendirebileceğimizi düşündük. İstanbul'da dikkatimi çeken şeylerden birisi, son derece kötü bir trafiğinin olması. Biz de tasarlayacağımız bina ile trafiği nasıl rahatlatabileceğimize odaklandık. Yaklaşımımız, binayı doğrudan yola, yani altyapıya bağlamak oldu.
Bu bağlantı dallarından (connecting branches) biri zemine yönelirken, diğer potansiyel dallar metroya ya da yaya yollarına bağlanıyor. Sonuç olarak, işlevlere ilişkili bir bina formu oluşturduk. Örneğin ofis mekanları daha tekdüze, esnek ve açık bir strüktüre sahipken alt katlar daha anıtsal bir yapıya sahip. Halka açık olduğu için binanın alt katında rahatlıkla dolaşabilir ve tam anlamıyla içeri girmeden yapıyı deneyimleyebilirsiniz."