Bu kadar cana yakın, gülümseyebilen, kendi hikayelerini diğerleri ile paylaşmak isteyen insanlarla karşılaşmış mıydım, hatırlamıyorum. Orada yaşayan herkesin farklı bir öyküsü var aslında. Sahilde keçi sütünden yaptığı dondurmasını satan satıcıdan tutun da, geceleri yaşadıkları evin sokağına sandalye atıp, sohbet eden yaşlı teyzelere, dedelere kadar herkesin sadece kendisine saklamadığı yaşanmışlıkları var.
Bu kadar cana yakın, gülümseyebilen, kendi hikayelerini diğerleri ile paylaşmak isteyen insanlarla karşılaşmış mıydım, hatırlamıyorum. Orada yaşayan herkesin farklı bir öyküsü var aslında. Sahilde keçi sütünden yaptığı dondurmasını satan satıcıdan tutun da, geceleri yaşadıkları evin sokağına sandalye atıp, sohbet eden yaşlı teyzelere, dedelere kadar herkesin sadece kendisine saklamadığı yaşanmışlıkları var.
Burası tipik bir Ege kıyı kasabası. Sakin, huzurlu, sessiz… Turizmin henüz sektör haline dönüşmeyip, insanla insanı, insanla doğayı yabancılaştırmadığı ender kalan yerlerden. Sadece su almak için girdiğiniz bakkalın sahibi, önünde yediği meyvelerden size ikram ederken, orada kendinizi tatilde değil de yaşadığınız evin mahallesinde gibi hissedebiliyorsunuz. Balık yediğiniz restoranın sahibi ile memleket meselelerinden konuşurken, emekli olduktan sonra büyükşehirlerden kaçıp, buraya yerleşen ve atölye kurup el işleri yapan öğretmen bir çift size arkadaşlık edebiliyor.
Burası İzmir Seferehisar 'a bağlı Sığacık. Henüz AVM'ye dönüştürülmemiş, 5 yıldızlı tatil köyleri ile betonlaştırılmamış küçük, şirin bir kıyı mahallesi. Sığacık'a, Seferihisar'ın merkezinden her iki yanı zeytin ve mandalina ağaçları ile dolu, tek katlı bahçeli evlerin olduğu 15-20 dakikalık yoldan zevkli bir yolculuk ile kolayca geçilebiliyor.
Seferihisar'in bu sakin yaşamı uluslararası bir komite tarafından da taçlandırılmış. Çünkü Seferihisar, 2009 yılında İtalya'da bulunan bir komite tarafından "cittaslow" yani "yavaş şehir" ilan edilmiş. Orada yaşayanlar yavaş şehri o kadar benimsemiş ki, evlerin kapılarına kadar gittiğiniz her yerde cittaslow'un simgesi olan salyangoz amblemine rastlayabiliyorsunuz.
Sığacık oldukça eski bir yerleşim yeri. Bunu burada bulunan antik liman kenti Teos'a bakarak anlayabiliyorsunuz. Teos'un MÖ 1000 yıllarında Akalar'dan kaçan Giritliler tarafından kurulduğu ve İonialıların bir kenti olduğu biliniyor. Maalesef Teos'tan günümüze bir şeylerin kaldığını söylemek oldukça zor. Antik kentte o dönemlerden kalma tapınaklara, antik tiyatroya, kent surlarına, agoraya ve antik güney limanın iskelesine ait kalıntılar hala görülebilmekte.
Sığacık, kalesi ve kaleiçinde bulunan dar sokakları ve tarihi evleri ile adeta sizi tarihte bir yolculuğa sürüklüyor. Selçuklular tarafında yapıldığı bilinen Kale, günümüze kadar ulaşan surları ile Sığacık'ın sahilinde turistlerin ilgi odağı. Kaleden içeri girdiğinizde sizi dar sokakları, özgün mimarisi ile Sığacık'ın tarihi evleri karşılıyor. Tarihi evlerin restorasyonu yeni tamamlanmış, sokaklar doğal taş görünümüne kavuşturulmuş. Daracık taş sokaklardan geçerken rengarenk çiçekler eşlik ediyor bu yolculuğunuza. Tarihi evlerde Sığacıklılar kalıyor, sokaklarında çocuklar top oynuyor, babaanneler anneanneler sandalyelerini koyup sokakta oturuyor, çekirdek çitliyor. Kısacası bu sokaklar hala yaşıyor bütün doğallığı ile. Belki de Sığacık'ı bu kadar farklı kılan bu… Bir restorana, bir mağazaya, herhangi bir ticaret ya da para kazanma alanına henüz dönüştürülmeyen bu tarihi evler, sizi, size farklı gelen ama onların alışageldikleri rutinin içine katıp götürüyor. Sığacık'ta siz onların bütün bu hayatlarının bir parçası oluveriyorsunuz.
Teos Marina , Sığacık sahilinin bir diğer yanında, yat turizmine hizmet vermek amacı ile yeni yapılmış. Sığacık'ın tarihi dokusuna oldukça tezat. Sanki tarihi mahalleyi bir hançer ile ikiye bölüyor. Marina bölgesine gidince, insanlar seyrekleşiyor, boş dükkanlar gözünüze çarpıyor. Restoranlar ve barlar da farklılaşıyor burada. Her şey o güzelim Ege'yi yok saymak için yapılmış sanki. İzmir'in tarihi bir sahil kasabasında olduğunuzu unutuveriyorsunuz.
Koşar adımlarla Kale'ye ve kaleiçine dönüyorsunuz eski bir dostunuza kavuşmak ister gibi. Sığacık halkının da pek çoğu, Teos Marina'nın Sığacık'ın tarihi dokusunu bozduğunu düşünüyor. Orada bulunan dükkan sahipleri de iş yapamamaktan şikayetçi.
Sığacık esnafı, yakınlarında bulunan her şey dahil sistemle çalışan otellerden yakınıyor. Esnaf, "Turistler otobüslerle geliyorlar, hiçbir yer görmeden, hiçbir şey almadan gidiyorlar" diyor. Onlar açısından turizm pek de parlak geçmemiş bu yıl.
Sığacık'ın en kalabalık olduğu zaman hafta sonu. İzmir'e yakın olması, İzmirliler'in hafta sonunda günübirlik gezileri için Sığacık'ı oldukça cazip hale getirmiş. Cuma ya da cumartesi akşamı sakin şehir adeta bir kabuk değiştiriyor. Cittaslow'un salyangoz kabuğundaki huzur ve sakinliği birden yerini arsız, yersiz, kimliksiz bir çığlığa bırakıveriyor. Kendisine ait olmayan bambaşka bir kimliğe bürünüyor Sığacık. Bu sakin şehirde, arabalarının müzikleri sonuna kadar açıp sahilde dolaşan insanlara rastlayabiliyorsunuz.
Sığacık'ta pazar günleri "ekolojik pazar" kuruluyor. Sığacık halkı kendi yaptıklarını, yetiştirdiği ürünlerini pazara çıkarıyor, satıyor. Her çeşit meyve ve sebzeden tutun da, ev yapımı reçellere, likörlere kadar her şeyi bulabilmek mümkün. Tarihi evlerde yaşayanlar evlerinin kapılarını gelenlere açıyor. Çünkü burada kendi mutfaklarında pişirdikleri geleneksel lezzetleri sunuyorlar. Pazar oldukça kalabalık; çevre ilçelerden, illerden de buraya gelenler olabiliyor.
Sığacık'ın balık restoranlarında istediğiniz çeşit ve tazelikte deniz ürünlerini yemeniz mümkün. Ama Sığacık'ta geleneksel yemekler yiyip, Ege'ye özgü yemekler tadabileceğiniz bir restoran bulabilmeniz pek mümkün değil.
Sığacık bu hali ile oldukça samimi, mütevazı bir sahil kasabası. Daha fazla turizme açılmayı hedefliyor. Konuştuğumuz Sığacıklılar'ın çoğunun gönlünde buranın yeni bir Alaçatı'ya dönüşmesi hayali var. Belki de bu düşünce Sığacık'ın sonsuza kadar yok olması anlamına gelecek. Çünkü doğalını kaybedip, ticari alanlardan oluşan mekanları, gürültülü piyasa müzikleri eşliğinde kalabalıktan yürünemeyen sokakları, müşteri-satıcı odaklı insan ilişkileri, gösteri alanlarına dönüşmüş ve artık gerçek yaşamlara ev sahipliği yapamayan tarihi evleri ile yapay bir turistik arenaya dönüşecek. Sığacık böyle çok güzel, böyle çok alımlı, böyle çok dost ve bir o kadar da gerçek….