Ofisinizde nasıl bir iş bölümü var?
Tabii ki hiyerarşik organizasyon var çünkü projelerin ölçeği büyük. Dolayısıyla hızlı olmak durumundasınız. Bu nedenle proje yöneticilerimiz var. Danışmanlardan, mühendislerden, işverenden gelen talepleri düzenleyip, ilgili çalışanlara görevleri dağıtıyorlar. Detaylar proje müdürleri tarafından kontrol ediliyor, daha sonra bizim kontrolümüzden geçiyor ve teslim ediyoruz. Hep bu şekilde bir döngü var. Genel bir organizasyon olması şart çünkü büyük ölçekli projelerin çok fazla girdisi var.
Başlangıç noktanız yarışmalardı. Şu anki iş alma yöntemleriniz genelde neler?
Eşim yarışmalarda dereceler alarak kendini tanıtmıştı. Bu sayede insanların aklında yer etti ve bir şekilde hep arandı. Bu da daha önce yaptığı eforların bir sonucu. Ben ise akademideydim, onun için bir süre doktora ve öğrenci odaklı bir hayatım oldu. Ama onunla birlikte yarışmalara katılıyordum yine de.
Zaten Kerem Bey'in tezi de akademik ve pratik yaşamın bir aradalığına odaklanıyor. Bu ilişkiyi görünür kılmaya yarayan bir sistematik oluşturuyor.
Evet, öyle bir sistematik oluşturdu ve yaptığı tasarım eylemlerinin arkasındaki teorik kurguyu açıklamaya çalıştı. Mimariyi yaptığımız anda onu ne şekilde yansıtabiliyoruz ve bunu nasıl sistematize ediyoruz? Bunun bir sistematiği var mı yoksa rastgele mi? Tüm bunları teorik olarak birleştirmeye çalıştı.
Bense çevrebiliminin mimarlıktaki etkileri üzerine çalıştım. Yani tez konularımız tam ters yöndeydi. O, yapılan işin kendisini çözmeye çalışırken; ben, yapılan işin başka girdilerle birlikte nasıl çözüldüğünü göstermeye çalıştım. Sonra enteresan bir şekilde ikimiz de konularımızla ayrı ayrı ilgilenme fırsatı bulduk ofiste. Çevreci yaklaşımlar biraz daha göz önüne çıkmaya başlayınca, yaptığım teorik çalışmaları projelere yansıtmaya çalıştım. Eşim de kendi doktora tezinde yarattığı kurguyu aktardı işlerine.
Çok efektif konular seçmişsiniz aslında…
Evet (gülüyor), iki konunun birbirini tamamlaması ilginç bir tesadüf oldu. Çevre düzenlemesiyle ilgili işlere yaklaşırken, dikkat ettiğim noktalar var artık. Susuz peyzaj tasarımları nasıl yapılır, peyzajcılarla bu konuda nasıl görüşülür, tüm bunlar doktoradan gelen bilginin yansıması oldu. Yoksa genelde bütün açık alanlara çim ekiyorsunuz. Ki bu Ankara habitatı için çok da mantıklı bir seçim değil, çünkü sık yağış alan bir iklimi yok ve sürekli sulamanız gerekiyor.
Siz de yerel verilere göre çözüm aramaya çalışıyorsunuz…
Evet, bu verileri üst üste çakıştırırken tezimde izlediğim yöntemlerin üzerinden gidiyorum. Proje ölçeği büyüdükçe her şeyi ayrı ayrı düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Artık birkaç bina bir arada yapılıyor ve o bir çevre oluşturuyor.