Basın ve Kamusallık
01 Eylül 2007
Vapurlarımızı vermiyoruz kampanyasından yola çıkarak, basının durduğu yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Kamusalı inşaa etmede / temsil etmede üzerine düşeni yaptığını söylemek mümkün mü?
Basın, Türkiye'de çok örselenmiş bir kurum. Daha önce de basın vardı anlamında değil, ama özellikle 1986'dan sonra özerkliğini iyice kaybetti. Gazete sahiplerinin başka işlerle uğraşmamaları gerek. Ama hem gazeteci olup, hem de bilmem ne otelini alıp arkasına da iki blok daha eklemeye çalışıyorsan, ardından bir de petrol işine giriyorsan, böyle bir gazetenin tarafsız bir yayın yapması mümkün olmaz. Gazetecilik kendi işlerini meşrulaştırmak için yapılan bir faaliyete dönüşebilir o zaman. Gazete patronu, hükümetle büyük çelişkiler yaratmayacaktır; yarattığı zaman da, bu, kendi çıkarı olan bir başka kurumu desteklemek için olacaktır. Kamu çıkarını düşünerek yayın yapmayacaktır. Türkiye'de ne yazık ki böyle bir süreç yaşanıyor, özerk bir basına ihtiyaç var.
İnternette bu anlamda daha bağımsız oluşumlar var. Geçen gün demiryolu işçilerinin yaptığı bir site gördüm, çok güzel. İnsanlar alternatif yaratmaya çalışıyorlar, ama yeterli değil. Türkiye'de nasıl kamusallığın inşası gerekiyorsa, bunun içinde olan basının da inşası gerekiyor. Mevcut basınla bunun yapılabileceğini düşünmüyorum. Bunun başka politik etkileri de var. Örneğin, 12 Eylül rejimi yüzünden özel üniversitelere karşı çıkamadık. Çünkü devlet tarafından işinden atılan birçok insan onlarda çalışmaya başladı.
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın