Beko'dan MDM'ye uzanan öykü
05 Mayıs 2009
MDM'nin öyküsünden başlayacak olursak?
MBM:1990 yılının Mayıs ayında Koç Holding'in daveti ile, Beko Elektronik Ar-Ge departmanında işe alınacağım kesinleşmişti. Fakat Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde sürdürdüğüm Endüstri Ürünleri Tasarımı eğitimim Haziran ayında vereceğim diploma projesi ile tamamlanacaktı. Bir ay da dinlenmek istiyordum. Dolayısıyla 1990 yılının Ağustos ayında Beko Elektronik'te tasarımcı olarak işe başladım. Beko'da bulunduğum dört yıl boyunca şirket beni Beko ve Arçelik markaları için toplam 12 farklı boyuttaki TV tasarımı ve prototip çalışmaları için bir süreliğine Londra'ya gönderdi. Londra'da tasarımcı Maurice Kirkpatrick ile beraber 12 farklı ürün gamını oluşturdum. Bu arada kendi okulumda devam ettirdiğim master eğitimimi de bitirdim. 1994 yılında ise kendi işimi kurmak üzere Beko Elektronik'ten ayrıldım.
İlk ofisimi Osmanbey Ebekızı Sokak'ta açtım. Küçücük bir odaydı. İlk projem ise bir gardırop tasarımıydı. Gardrop tasarımı projem, bana o evin diğer bütün mobilya tasarım işlerini de getirdi. Gardırop tasarımı, bir odanın tasarımı, bir dairenin tasarımı, bir binanın tasarımı derken işler gittikçe büyüdü.
O ofiste yaklaşık 4 yıl kadar kaldım. Arkasından bir arkadaşımla birlikte, ortak olmamamıza rağmen aynı ofisi paylaşmak üzere Teşvikiye'ye taşındık ve 5 yıl kadar da o ofiste çalıştık. Dönemsel olarak farklı arkadaşlarla ortak çalışma yürüttüğüm oldu, fakat o dönemde bana ivme kazandıran konu fuar standlarıydı. Fuar standları konusunda farklı bir söylemim vardı. Stand tasarımı modüler ve fonksiyonel olmalı ve çok kere kullanılabilmeli diye düşünüyordum. Ancak müşteri istekleri aynı doğrultuda değildi.
Hala stand tasarlamaya devam ediyor musunuz?
MBM:Hayır, yaklaşık 10 yıldır neredeyse hiç stand tasarlamadım. Çünkü müşteriler ucuz fiyat politikası güderek monte edilebilir değil de, sonradan sökülüp hurdaya çıkarılacak standlar istiyorlardı. Dolayısıyla standlar kalıcı olmuyordu. İstenilen tarz standları kesinlikle yapmak istemediğim için bu alandan koptum. Şu an yalnızca devamlı danışmanlık ve tasarım yaptığımız firmalara bu konuda proje ve uygulama yapıyoruz.
Ondan sonraki süreçte sanırım bugün ilgi alanınız olan "catering" konusu yavaş yavaş belirginleşmeye başladı, değil mi?
MBM:Ali Bey bana katılmadan önce mimari projeler için dışarıdan ekiplerle iş birliği yapıyordum. Genelde iç mimari alanda çalışıyordum ve catering konusunda iddialı projeler yapmaya başlamıştım. Catering konusunda ismimin duyulmasını sağlayan işlerden biri Ankara'da füzyon mutfağını temsil eden Puca-Pulca'dır. Bu restoranın menü danışmanlığını rahmetli Tuğrul Şavkay yapmıştı. Daha sonra Tuğrul bey bana Profilo AVM'de ilk Türk fast-food restoranı olarak açılacak olan Wrap World (Dürüm Dünyası)'ün konsept proje ve uygulama işini verdi. 1999-2000 yıllarında takip ettiğim Sepetçiler Kasrı ise bana 1.ve 2. derece tarihi eserlerin restorasyonu konusunda farklı bir ufuk açtı. Sepetçiler Kasrı'nda kabul salonu, restaurant ve bar bölümünün tasarımı yine aynı sektörde aldığım çok önemli bir işti. Arkasından ise 2001-2002 yılı sonuna kadar 1. dereceden tarihi yapılar bloğu olan Altunizade Mabeyin Restaurant'ın proje ve uygulama işini yürüttüm. Bu projelerden sonra catering konusunda çok şubeli konsept işleri gelmeye başladı. Konsept projeleri, farklı formasyonlar almış iş arkadaşlarımla yürütmemiz bize gerçekten hızlı, dinamik proje çözümleri sağladı. Önce Zeynel İnegöl Köfte (Akmerkez-Cevahir-Bursa-Ankara Balgat ve Göztepe) çok şubeli ilk fast-food catering projemiz idi. Sonra da Orhan Köfte ile restoran projelendirmesi üzerine çalıştık.
Catering bizim en iddialı olduğumuz alan ve bu konuda 7 yıldızlı otel mutfağı standardında, kalitesinde ve konforunda uygulamalar ve mekânsal düzenlemeler yapıyoruz.
Mahmut Bülent Müftüoğlu ile söyleşi başlıyor...
MDM'nin sosyal sorumluk projesi; Fonksiyonel Mekânlar Tasarım Yarışması
Eylem Görmüş Ekizce ve Ali Sefa Ekizce ile "sıkıcı" bir konu; deprem üzerine...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın