TTŞ: Daha çok ne tip projeler üzerine yoğunlaşıyorsunuz?
GC: Son dönemde yıldızı parlayan paylaşımlı ofis, coffee shop, bakery, restoran ve oteller tasarlıyoruz.
Morini İstanbul
Morini İstanbul
TTŞ: Uzmanlaşmak istediğiniz ya da uzmanlaşmayı düşündüğünüz bir alan var mı genel olarak?
GC: Aslında farklı tipolojiler üzerine çalışmak hoşumuza gidiyor. Zaten ne tip bir proje olursa olsun o yapıdaki ilk projenizi gerçekleştirdikten sonra belirli bir deneyim kazanmış oluyorsunuz. Kısacası patika aynı, ama yolu bildiğiniz için işi tamamlamak daha kolay oluyor. İç mimarlık aslında tıpkı bir matematik denklemini çözmek gibi... Denklemi çözdüğünüzde, işleyişi kavrayıp ona göre bir sistem geliştiriyorsunuz. Biz bütün projeleri bu şekilde ele alıyoruz.
Morini İstanbul
TTŞ: Deneyim tasarımından bahsetmiştiniz. Onu biraz açabilir miyiz?
GC: Dünya devinim ve yenilik üzerine kurulu. Kullanıcı, ofiste de, restoranda da, otelde de birbirinin kopyası mekanlar görmek istemiyor; fikri olan, yenilikçi mekanları tercih ediyor. Bu yüzden de örneğin restorancılıkta, her yeni açılan mekanda, işletmeciler yeniliklerle love brandler yaratmanın peşindeler… “Müşteri nasıl bir deneyim ile o restorandan çıkacak?” Bu soru çok önemli. Bu noktada “word of mouth marketing” devreye giriyor ve işletmenin performansı kulaktan kulağa yayılıyor. Restoran tasarımlarında kullanıcıların kendilerini özel hissedebilecekleri, marka ile iletişim kurarak motive olabilecekleri, sosyal hayatlarına ekleyebilecekleri deneyim mekanları tasarlamak bu açıdan çok önemli. Bunu da yalnız iç mekan tasarımının değil, kurumsal kimliğin, tabakların, logonun birbirinden referans alıp aynı dili konuşmasını sağlayarak gerçekleştiriyoruz. “Deneyim tasarımı” ile sözünü etmeye çalıştığımız şey bu.
St. Regis Hotel
Dean&Deluca
Bir proje ancak kurumsal kimliğinden iç mekan düzenlemesine, logosundan apronlarına, tabaklarından yemeklerine kadar bir bütünlük taşıdığında ilgi çekici; çünkü, ancak o bütünlük yakalandığında mükemmel bir uyum ve denge oluşuyor.