“Biz, gönüllü pazarlayanlarız”
12 Mart 2010
İsimden bahsettiğimize göre bir "firma lansmanı"ndan da bahsedebiliriz sanırım… Yaklaşık bir sene önce "popülerlik" kavramı üzerine kurulu bir mailing yaptınız ve burada, sitenizin izlenme oranlarını, diğer Türk mimarlık portalleri ve mimarlık ofislerinin siteleri ile karşılıklı olarak yayınladınız. Buradaki amaç ve motivasyon neydi?
GK: Aslında bu soruya belki de bir kontra soru ile de yaklaşmak mümkün; size de "Neden yayınlamadınız?" diye sorabiliriz. Açıkçası ben çok ilgi çekeceğini düşünmüştüm.
HSG: Bizim için de bir nevi cesaret işiydi bu. Bulunduğumuz ortamda mimarların birbirlerine pek destek olduklarını söyleyemeyiz.
Bunu düşünerek ve göze alarak mı böyle bir tanıtım yürüttünüz?
HSG: Bunu bile çok önemsemeden diyelim. O yüzden herkese gönderdik; YEM'e de Arkitera'ya da… Ama hiç biri yayınlamadı. (gülüyorlar)
GK: Biz zaten en başta bu araştırmayı kendi sitemizde yayınladık. Kendi sitemizden ulaşacağımız kitle dışında, Türkiye'deki en önemli üç-dört mimarlık portalı üzerinden de yayılmasını istedik. Çünkü bizlerin doğrudan ulaşamadığı farklı bir çevre de var. Yaptığımız da çok basit bir şeydi aslında; internette bilgi toplayan Alexa isimli bir siteden alınmıştı. Bu yüzden çok büyük bir araştırma projesi zaten değildi; burada asıl fikir önemliydi.
Fikir nereden çıktı peki?
GK: Mimarlıkta "ün" kavramı üzerine düşünürken çıkan bir şeydi. Mimarlıkta ün önemli bir konu; "star mimar"lar diye bahsedip durduğumuz şeyler artık çağımızda yetenek ile ölçülen şeyler değil. Dahi mimarlar, Tanrı-mimarlar dediğimiz dönemi çoktan geçtik. Şu an ün üzerine kurulu bir sistem var; en çok tanıdıklarımız en ünlü olanlar… Bu yüzden de tam olarak da "ün" mevzunu tartışmaya açmak istemiştik. Belki metni biraz genişletip, konuyu biraz daha provoke de edebilirdik. Ben yine de araştırmanın kendisinin bile belli başlı konuları açacağını düşünmüştüm. Ama öyle bir şey olmadı. Çünkü orada bizim ismimizin kaçıncı sırada yer aldığının pek bir önemi yok. "İnternet üzerinde mimarlık camiası kendini nasıl pazarlıyor?" sorusuna yanıt arıyorduk. Hakikaten en çok tanıdığımız, en meşhur mimarlar, sanal olarak da en üst sıralardalar mıydı? Yoksa sanal olarak başka ünlü gruplar da mı vardı? Mesela ilginç bir şekilde bizim sanal bir ünümüz olduğunu gördük. Bunun reel anlamda karşılığını ise tam olarak göremiyoruz. Bu nedenle gerçek dünya ile sanal dünyayı ayırmak gerekiyor. Sanal olarak tanınırlık kazanmanızı sağlayan bir ortam var, öbür tarafta da neredeyse bir ofis içerisinde bile yer almadığınız ve asimetrik olarak sürdürdüğünüz bir mimari hayatınız var. Ün, neredeyse sizin dışınızda yaşayan bir organizma gibi…
HSG: İnternet dediğimiz ortamda herkesin –tüm mimarlık ofislerinin- birer sitesi var ve orada ulaşılabilirlik sunuyorlar. Bence bu anlamda bu araştırma, bizim tasarım yöntemlerimiz ve ismimizle de bağdaşıyor aslında.
Yaptığınız o mailing ile amacınızın "ün kavramını tartışmaya açmak" olduğunun yeteri kadar anlaşılabilir kılındığından emin misiniz? Çünkü ilk bakışta göze çarpan "Bizim böyle bir ofisimiz var ve biz şu kadar takip ediliyoruz" mesajı oluyordu.
GK: Gayet iyi anlamışsınız aslında; kendini pazarlayabilmek de bu işin bir parçası idi elbette. Ama ilk bakışta doğrudan bu anlaşılıyor olsa da, mimarlık portallerinin bunun biraz daha üstüne çıkacağını düşünmüştüm. Evet, "Kendilerini pazarlamaya çalışıyorlar"… Ama herkes kendini pazarlamaya çalışıyor. Bunun dışında artık dünyada kentler, uluslar kendini pazarlıyor. En makro ölçeğe kadar uzanan bir yaklaşım artık bu… O metnin kendisinin de provoke edici duruşu, "Biz pazarlama yapıyoruz" deyişi de tartışmanın bir boyutuydu; "Biz gönüllü pazarlayanlarız" sloganı vardı orada.
Yani şu fikir bana hala çok çekici geliyor: "Süper Lig Puan Durumu" gibi, her hafta ya da daha uygunu her aybaşı güncellenen sanal mimarlık ünleri. Sitelerin tıklanma durumuna göre, gayet basit bir ölçümle "Türkiye Sanal Mimarlık Ün Borsası" gibi. Yarışma kazanan bir ekip, bir anda kendini "İstanbul Beşlisi" arasında bulabiliyor mu, iniş çıkışlar ne hızda oluyor, hangi ofisler "top 10"da… Bunlar elitist tavırlarla küçümsenecek şeyler olmaktan çok, özellikle abarttığım kısımlarını bir kenara bırakacak olursak, üzerine konuşulması gereken konular. Türkiye'deki mimarlık ortamınınsa en iyi yaptığı şey –bilindiği üzere- susmak.
Burada provoke etmeye çalıştığınız grup hangisi idi? Mimarlık portalleri mi, mimarlık ofisleri mi, yoksa hepsi mi?
GK: Sadece, mimarlık üzerine olduğunda konuşmasını hiç sevemediğimiz, istemediğimiz "ünlülük" kavramını her mecrada tartışmaya açmaktı burada amaç. "Star mimarlık kahrolsun!" diyen bir taraf ile "Ne kadar güzel, keşke hepimiz star olabilsek…" diyen bir öğrenci kitlesi var. Peki gerçekten bu kadar basit mi bakmak gerekiyor? Yoksa günümüz dünyasındaki egemen kapitalist çarklar üzerine farklı bir açıdan mı konuşmak gerekiyor? Aslında tematik bir girizgah olması gerekiyordu. Birilerinden geri dönüş alınabilse sürdürülebilecek de bir konuydu.
Türk mimarlık ortamında bu tür kavramsal tartışmaların geniş kitleler ile birlikte yürütülebileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
GK: Türk mimarlık ortamında bunlar tartışılmaz, o yüzden biz de bahsetmeyelim demek doğru değil ki! Konuya biraz iyimser yaklaşmak elbette lazım; bunları da denemek lazım… Eninde sonunda bir yerlerde bunlar konuşulacaktır. Zaten bu "şöhret" meselesi hemen her yerde tartışılan bir başlık; Türkiye'de ise biraz kısıtlı kalmış bir alana denk geliyor.
Tabiri caizse bu tür "kavramsal fişteklemeler" başka mecralar üzerinden devam edecek mi?
GK: Bu, bizim kendi projelerimizde de yaptığımız bir şey. Daha önceden cesaret edip de mimarlık piyasasının ortasına böyle bir şeyle atlamak, mimarlık portalleri ile etkileşime girmek istemiyorduk. Çünkü bunun, Türkiye'deki ortamdan ziyade karşılıklı sürdürülen sosyal ilişkilerle ilgisi var. Hiç tanımadığınız, hiç ilişkinizin olmadığı bir portale bir e-mail atıp "Bakalım ne olacak?" demek de doğru değildi.
Öte yandan bizim yavaş yavaş kendi projelerimizde tartıştıklarımızı metine dökmemiz gerekiyor. Bunlar için bir hazırlığımız var. Şu anki çalışma koşullarımızda ise daha da anlamlı ve kolaylıkla gerçekleşebilecek bir iş bu. Sonuçta bir metni, dört kişi başında oturarak yazmıyorsunuz. Herkes kendi adına inisiyatif alıp, bir diğeri ile paylaşıp birlikte geliştirmek şeklinde yürüyebilir. Tüm bu bahsettiğimiz sanal yerleşmenin içinde de anlamlı bir yeri olabileceğini düşünüyorum. Bu provokasyonların devamı gelecektir…
HSG: Gökhan'ın da dediği gibi, yarışma projelerimizde de benzer yöntemlerle ilerledik. Elbette ortada daima bir şartname var. Üstelik de artık yarışma konusunda tecrübe sahibiyiz ve ödül alacak tasarımları az çok öngörebiliyoruz. Ancak buna rağmen kendi bildiğimiz gibi davranıp, kendi kurduğumuz kavramsal altyapıyı devam ettirmek istiyoruz.
Aboutblank Nasıl Bir Ofis Kurgusu Düşlüyor?
Aboutblank İsminin Olanakları ya da Olanaksızlıkları...
Şu Anki Esas Faaliyet Alanı: Yarışmalar
Mimarlık Üretimi Süreçleri ve Dinamikleri Üzerine
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın