"Bosphorus City adı beni birinci günden rahatsız etti"

03 Ocak 2014

Genelde büyük yerleşim projeleri yapıyorsunuz ama az önce restorasyon projeleriniz olduğunu da öğrendik. Bu projelere neden web sitenizde rastlayamıyoruz?

Web sitemizi 300.000-500.000 metrekarelik projeler işgal etti. Hâlbuki yıllardır yaptığımız çeşitli köşk ve yalı restorasyonlarımız var. Benim için çok kıymetli onlar. Ama büyük yerleşim projelerimiz öne çıktı. Web sitesi düzenlerken nereye kadar diyorsunuz ve bir tercih kullanıyorsunuz. Bu da öyle... Yoksa İstanbullu mimar olup restorasyon yapmış olmayı her zaman bir ayrıcalık kabul ederim. Sedad Hakkı'nın son öğrencilerinden biriyim. Onun için de restorasyonun ruhuma işlemişliği vardır. Mimari kültürümüze ait önem verdiğim birtakım detayları, plan tiplerini, oturma şemalarını, modülleri projelerimde kullanmayı çok seviyorum ve bunu boynuma bir borç biliyorum. Tabi reklam sektörünü çok güçlü ve her şekilde kullanan bir gayrimenkul sektörü var. Reklamın nasıl kullanıldığı projelere doğrudan yansıyor.



Tamamıyla kültürümüzün dışında, herhangi bir yörenin mimarisine gönderme yapan ve oradan bazı detaylar getiren projelerle, kendi kültürel mirasımıza sahip çıktığımız projelerin aynı kapsama alınmasından çok tedirgin oluyorum. Yani inşallah bir Toskana evi yapmak zorunda kalmam şu mimari hayatım boyunca. Çünkü Toskana evi yapmak bana bir zul. Ama kendi mirasımıza yönelik bir detay kullanmak bence çok önemli.

Aslında Bosphorus City projesi de benzer bir nedenle eleştiriliyor.

Evet, buna bir cevap vermek için iyi bir fırsat oldu bu söyleşi. Bosphorus City'nin ismi ve yaptığımız projenin adlandırılışı birinci günden beri beni çok rahatsız etti. Bu reklam kampanyası, bu isim ve bu sıfatlar projenin hep önüne geçti. Türk insanı bu konsepti çok beğendi. Ortaköy'den bir ev sahibi olmak fikri veya Kandilli'de bir yalı dairesi almak fikri o kadar cazip ki bu materyal çok efektif kullanıldı ve mimarinin önüne geçti. Projeyi açıp baktığınız zaman Kandilli nerede, bizim Bosphorus City nerede diye sormak istiyorum. Aynı şekilde, Ortaköy projesine bir kare olarak bir bakın. Ortaköy'e dair orada ne var, bilmiyorum ama bu çok etkin kullanılan bir pazarlama stratejisi oldu. Ve bu isim müthiş bir şekilde projenin fiziki yapısının önüne geçti.



Peki en başta sizden nasıl bir program istenmişti? İsim sonradan mı belli oldu?

Tabi ki ismi biz seçmedik, konu bize bu şekilde geldi. Projenin master planı Alman mimar Albert Speer tarafından yapılmıştı. Bosphorus City konsepti de o zaman belirlendi. Bu firma, projeyi, Boğaz'ın küçültülmüş bir ölçeği gibi tasarladı. Uygulama sırası geldiğinde arsanın sınırları zaten değişmişti. O proje kenara bırakıldı fakat isim ve konsept bizim üstümüze kaldı. Projenin şeklini değiştirdik, baktığınız zaman Boğaz'a benzer bir su izi bulmak kolay değil çünkü şartlar ne verdiyse onu yaptık. Benim için su kenarında yaşam konseptiydi projemiz.

Projenin devamı niteliğindeki İstanbul Sarayları'nın ismi de öyle mi belirlendi?



Evet, İstanbul Saraylarına kimse Boğaz demiyor, hâlbuki öbür projeden hiçbir farkı yok (gülüyor). Aslında Bosphorus City projesinde kullandığımız tipler tarz olarak benim daha hoşuma giden tiplerdir. Diğerinde sarayları anımsatmak üzere bazı öğeler istenmiştir. Bosphorus City ise, özellikle yüksek binalarımızı organize etmek, emsal kullanmak zorunda kaldığımız daha düz bir projedir. Ama reklam ve marka zaman zaman mimariyi de mimarları da ezip geçiyor. Gayrimenkul yatırımcısı firma bana, "Bu isim bizim hepimizin önünde, yapabileceğin bir şey yok. Sen istersen projenin adına Halkalı Konutları diyebilirsin" demişti. Böyle tuhaf bir hikâyesi var. Tabii ki mimarın her zaman iş reddetme hakkı var ama imkanı var mı, o ayrı bir konu. 40 kişilik bir ofis yürüyorsa, çatır çatır vergiler ödeniyorsa, her ay yüzlerce bin lira gideriniz varsa, mimari ofisten kurumsal şirkete dönüyorsunuz. Yani 12-13 kişiyi geçince, hele 22'den sonra kurumsal bir şirketsiniz artık. Zaman zaman kurumsal bir şirketi yöneten idareci şapkasını giyiyorum, zaman zaman onu çıkarıp mimar oluyorum. İşte bunu yaptığınız zaman, "hayır, ben bu konsepti, bu projeyi yapmam" diye itiraz edecek bir mimar bulmanın çok da kolay olacağını düşünmüyorum. İçinde bulunduğumuz şartlarda bu çok büyük bir lüks.


Mehpare Evrenol ile...
Ortaklar ile...
Tasarım Ekibi ile...
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :