"Alberto Giacometti" ve "Bizans'ta Şifa Sanatı" sergilerinde aynı mekan için (Pera Müzesi) eşzamanlı iki sergi tasarladınız. Farklı küratörlerin eşlik ettiği bu deneyimi de aktarabilir misiniz?
IÜ: Giacometti sergisinde biz tasarım ekibi olarak biraz sonradan dahil olduk, küratörle en başından çalışma fırsatımız olmadı, dolayısıyla bazı öngördüğümüz mekânsal tasarımları gerçekleştiremedik, özellikle girişte daha koyu mekanlar ve dramatik aydınlatma yapmayı tercih edebilirdik. Tasarım olarak ise diğer yaptığımız sergilerden farklı olarak Giacometti'de heykellerin gerisinde durmak gerekiyordu, yani heykeller daha görünür olmalıydı. Heykelleri bir kurgu ile yan yana koyduğunuzda o ilişkiyi zaten objelerin kendisi kuruyor, sizin ayrıca tasarımınızla öne çıkarmanıza gerek kalmıyor.
Alberto Giacometti sergisi
CK: Bizans sergisinde ise küratör Brigitte Pitarakis kurgu konusunda çok netti, aylar öncesinden bütün seçkiler yapılmıştı. Biz sadece bölümlerin ilişki içerisinde olması için müdahalede bulunduk. Zaten onun da aklında öyle bir şey varmış. Onun dışında Bizans sergisinde Giacometti sergisinden farklı olarak eserler arasındaki bağlantı mekânsal tasarımlar ve grafikler ile kurulabildi.
IÜ: İki sergiyi aynı anda yürütebilmemiz de Pera Müzesi'nin sergi koordinatörleri sayesinde oldu, kurulumun her aşamasında ekipçe her detayla hep beraber ilgilendik ve çoğunlukla üzerimizden çok yük aldılar.
İstiklal Caddesi boyunca belli müzelerin, galerilerin yer aldığı bir kültür aksı var. Burada aynı dönemde birkaç Pattu sergisine denk gelebiliyoruz. Ofisiniz de Tünel'de. "Pattu art walk" gibi alternatif bir güzergah pekala yaratılabilir...
IÜ: Aynen öyle (gülüyor). Geçen sene SALT Beyoğlu'nda "Yazlık", İstanbul Modern'de "Yüzyıllık Aşk ", Arkeoloji Müzeleri'nde "Mendel/Sebah" sergileri birer hafta arayla açılmıştı.
Mendel/Sebah sergisi
Yüzyıllık Aşk sergisi
Peki bu kadar yoğun bir temponun altından nasıl kalkıyorsunuz?
IÜ: Gördüğünüz üzere biz çok küçük bir ofisiz. Bazı projelerde bütçeye göre büyüyüp bir anda 15 kişi olabiliyoruz. Mesela "İstanbul-o-matik" bizim için öyle bir projeydi. Ama kültür sektöründe olduğumuz için ofisi çok fazla büyütemiyoruz. Bildiğiniz gibi bu sektörde bütçeler çok limitli. Süreç fotoğraflarında görürsünüz, buğday da dikiyoruz, boya da yapıyoruz, palet de taşıyoruz. Normalde bir tasarımcı çizimini verip kenara çekilir.
CK: Ben bir yandan da bunu seviyorum. Zorunlu olmasa bile elime fırçayı alıp bir noktada şurası olmamış diye düzeltiyorum.
IÜ: Bu da "ne kadar amatörler" şeklinde değil, aksine "işi ne kadar sahipleniyorlar" diye algılanıyor. Şimdi bir müze projemiz daha var. "Cem'le Işıl bu işi yapar çünkü basılacak düğmesine kadar her şeye onlar karar verir" diye bizi önermişler. Bunun anlaşılmış olması çok hoşumuza gitti.
CK: Yani projenin her noktasında sürece dahil oluyoruz.
Katı Olan Her Şey'de malzemeyi nasıl seçtiğinizle ilgili röportajı okudum. İşin malzeme kısmı da çok zor bir konu çünkü tasarımı düzgün yapsanız bile uygulama safhasında sınırlı süre olduğu için deneme yanılma şansınız olmuyor.
IÜ: Biz risk almayı çok seviyoruz (gülüyor). Çünkü risk almadan ortaya bir şey çıkmıyor. Her sergide de yeni bir şey deniyoruz. Camera Ottomana 'da bunu projeksiyonlarla yaptık. İstanbul-o-matik'te yaptığımız şey ise tamamıyla büyük bir riskti çünkü her şey son anda tamamlandı. Sistem basın açılışından yarım saat önce çalışıyordu. Katı Olan Her Şey'de en büyük şansımız sponsorun Metal Yapı olmasıydı çünkü hem çok deneyimli bir firma hem de mühendisinden üst yönetimine kadar bize her aşamada çok destek oldular.
Camera Ottomana'daki projeksiyonlar
Bütçeyi karşılamakla kalmayıp sürece dahil olmaları gerçekten ideal bir işbirliği yaratmış.
CK: Metal Yapı olmasa proje herhalde bitemezdi.
IÜ: Yani normal bir yapı firması bunu yapamazdı.
CK: Bir kere dış mekanda çalışmak bizim çok alışık olmadığımız bir durum. Süreç videosunda neler yaşadığımız fark edilmemiştir ama inanılmaz yağmurlar, soğuklar oldu.
IÜ: Çok yağmur yağan bir döneme denk geldiği için son on gün zorlayıcıydı. İki üç yağmurlukla şemsiyenin altında 15 kişi bekledik, kaynak yapılabilsin diye.
Hareket eden geçici bir yapının altı ay süreyle dış mekanda bozulmadan sergilenmesini sağlamak da kolay değil.
IÜ: Ara ara bakımlar yapıyoruz. Zaten kar yüküne kadar hesaplamalar yapıldığından yapının dayanıklılığı bakımından içimiz rahat, yapılan bakımlar genelde elektronik sistemler ve motorlar için oluyor ve tabi bir de bitkiler...