DS Mimarlık'a 2009-2013 yılları arasında kurumsal kimlik konusunda hizmet veriyorsunuz. Bu da oldukça ilginç bir deneyim...
IÜ: Stajımdan bu yana onlarla hep beraberim aslında. Bütün projelerini çok iyi biliyorum. Portfolyo, web sitesi tasarımını ofis içerisinde yürütmeleri çok zor, çünkü o kadar hızlı ve yoğun çalışıyorlar ki kimsenin bu alana ayıracak vakti kalmıyor. Hem dışarıdan bir göz bazen iyi oluyor. Bu konularda onlara dışarıdan destek vermeyi sürdürüyoruz.
Cem Kozar'ın eskiz defteri
Grafik tasarım ve sergi tasarımını ofis içerisinde çözüyor olmak bizim için de büyük bir avantaj. Çünkü mimarların bu konudaki genel yaklaşımı önce projeyi tasarlamak, sonra bir grafikçiyle çalışmak yönünde gelişiyor. Grafik tasarım sonradan sürece dahil olabilecek sadece font ve renk seçiminden ibaret bir unsur olarak algılanıyor. Aslında öyle bir durum yok. Cem'le beraber bir sergi tasarımına başladığımızda, bazı alanları bana vermesini istiyorum ya da o bazı boş alanları öneriyor. Sergi ve mekan tasarlarken bunları projenin akışı içerisinde birbirimizle iletişim halinde kurguladığımız için işler çok daha hızlı ilerliyor. Grafik, mekansal tasarımın yanında güçlü bir iletişim aracı. Mesela YAP'ta cephelerde renkli grafikler kullanmamızın sebebi, ziyaretçinin ilgisini çekebilmek. Camera Ottomana da aslında "Osmanlı'da fotoğrafçılık" sergisi. Osmanlı denilince renkler hemen bordolara, yaldızlara boğulabilirdi, ama o dönemde fotoğraf arkasında kullanılan grafiklere bakıyorsunuz, parlak turuncular, yeşiller, sarılar var.
Camera Ottomana sergisinden...
Evet, Osmanlı'da fotoğrafçılık dediğiniz zaman insan daha ağır bir ortamla karşılaşacağını düşünüyor. Ancak serginin türkuaz rengini kullanışı, grafik dili onu bambaşka bir şekilde anlatıyor ve eğlenceli hale getiriyor.
IÜ: Aslında küratörlerin (Zeynep Çelik, Edhem Eldem, Bahattin Öztuncay) sergide ve kitapta ortaya koydukları içeriğe ve anlatma biçimlerine bakılınca da o öngörü kırılıyor. Burada küratörlerin yaklaşımı ve deneyimi çok önemli, hepsi sürekli sergilerle çalıştıkları için ziyaretçiyi en az sizin kadar düşünüyorlar. Bu yüzden sergi de kitap da en başta içeriği ile etkileyici olduğundan sonrasında bizim önerdiklerimizle birebir örtüştü.
"Sergileri hep katmanlı olarak tasarlıyoruz"
Konuyla akademik anlamda ilgileniyor olsanız bile, uzun metinleri okumak yorucu olabiliyor. Bu noktada sergi dilinin "hiçbir şey bilmeyen biri" ile "akademisyen" arasında bir yerde konumlanması önem kazanıyor.
IÜ: Sergileri hep katmanlı olarak tasarlamaya çalışıyoruz. Genel metinler daha kısa, daha büyük fontlarla yazılıyor. Detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler için açıklayıcı yazılar daha küçük puntolarla veriliyor. Derinlemesine incelemek isteyenler için de tabletler yerleştiriyoruz. Çünkü konuyu çok ayrıntılı olarak incelemek isteyen ziyaretçiler oluyor. Mesela İstanbul-o-matik interaktif bir oyundu ama biz o oyunu ortaya çıkarana kadar yaptığımız araştırmaları da bir şekilde ziyaretçiye vermek istedik ve mekanın duvarlarında araştırdığımız gazetelerden alıntılara, oyunda yer alan aktörlerin açıklamalarına yer verdik. Açıkçası biraz fazla metin ağırlıklıydı ama bir şekilde metinler yalın ve alıntılar dikkat çekici olunca (TOKİ, kentsel dönüşüm haberleri vs) ziyaretçilerin duvar metinlerini de okuduğunu fark ettik.
İstanbul-o-matik sergisindeki interaktif oyun