Bir hukukçu gözüyle Sulukule'de yaşananlara baktığınızda ne görüyorsunuz?
Kanunu eleştirirken söylediğim, bir hakkın kullanılması için gerekli olan üç temel hakkın ihlali Sulukule'de de geçerli. Sulukule halkı, mahallelerinde ne olacağı konusunda bilgi edinmemiş, projeler hazırlanırken halkın katılımı olmamış.
Aslında Sulukule'de gönüllü olarak çalışan aydınların söylediği kadarıyla, yerel yöneticiler Sulukule Platformu'nu ve halkı dinliyorlar, toplantılara katılıyorlar. Ama onların söylediklerini yapmıyorlar. Şekli bir dinleme var yani. Bir tartışmada, ya eleştirilere katılırsınız, ki katılırsanız onların söylediği biçimde projelerinizi revize edersiniz, ya da katılmazsınız ve onları haklılığınıza dair ikna edersiniz. Bunların hiç biri olmuyor. İdare hiçbir demokratik tavır sergilemediği gibi, iddia ettiklerinin de tam aksine, otoriter bir yöntemle, dinliyormuş gibi yaparak, bildiğini okumaya devam ediyor.
Sulukule'de yaşananlar nasıl açıklanabilir sizce?
Sulukule'de sorun, kentsel rant sorunudur. Kentsel dönüşümlerde rant elbette olur, olmalıdır da, fakat tartışılması gereken rantın kimin lehine kullanılacağıdır. Önemli olan rantın tümüyle kente ve kentliye geri dönmesi, kişilere gitmemesidir.
Somut bir tapu görmedim, ama duyduğuma göre orada ekonomik gücü olmayanlar, kendileri için çok büyük olan fakat bölgede oluşacak rant itibariyle devede kulak bile olmayan bedellere evlerini devretmişler. Hatta birkaç devir bile yapılmış. Şimdi bu durumda kentsel dönüşümden bahsedemeyiz, bunun adı rantsal bölüşümdür.
Sulukule'de tam bir belirsizlik hakim aslında...
Evet, çok bilgi yok. Varolan bilgi de çok teknik. Olması gereken kentsel dönüşüm kararı verenlerin üniversiteyle, mühendis ve mimar odalarıyla bu konuda uzmanlık derecesinde çalışmalar yapan ÇEKÜL gibi sivil toplum kuruluşlarıyla, baroyla işbirliği idi. Biz eleştirmek için değil oluşturmak için orada olmalıydık.
.
Peki, Sulukule için bundan sonra ne yapabiliriz?
Hakkın ilk ikisi olmadığına göre üçüncü hak üzerine, dava hakkı üzerine konuşmak gerek.Projeler bir müddet sonra Bakanlar Kurulu kararına dönüşüyorlar. Bakanlar Kurulu kararı hakkında idari dava açıldı. Ama yürütmeyi durdurma kararı verilmediği takdirde bu idari davanın hiçbir kıymeti kalmaz.
Yapılacak diğer bir şey de başa dönmektir, insanlara önce bilgi edinme haklarının olduğunu ve sonra nasıl bilgi edineceğini öğretilmeli. Bu sorumluluk da aydın kesimin sorumluluğu ve oradaki bir grup arkadaş da bunun için çalışıyor. Daha sonra insanlara, kendilerini ilgilendiren kararlara katılma haklarının olduğu ve katılımı nasıl gerçekleştirecekleri öğretilmeli.
Tabii en önemlisi de insanlara; en temel anayasal hak olan örgütlenme hakkını öğretmek gerek. İnsanların örgütlenmesi ve haklarını hukuka ve bilime dayanarak aramaları gerek.