Aslı Kıyak İngin, Sulukule'de yapılması gereken çalışmaları ve uygulanması gereken projeyi anlattı.
Yenileme kurulu ve belediye ile sürekli irtibat halindesiniz. Ortak bir çalışma platformu yaratılamadı mı?
Bu konuda son bir senedir sulukule platformu olarak böyle bir ortak zemin yaratmaya çalışıyoruz. Yıkıma 40 gün var dendiğinde 40 Gün 40 Gece Sulukule etkinliklerini gerçekleştirerek, yıkımların durdurulmasını, konunun ve sürecin şeffaflaşarak daha geniş katılımlı bir platformda yaratıcı düşünceye ve tartışmaya açılmasını ve sulukule'ye teğet geçen tarih, kent, dönüşüm, koruma, yenileme, müzik, dans, katılım, film, fotoğraf, resim, fanzin, konser gibi çok çeşitli konu ve ilgili kişiyi sürece katarak Sulukule'nin İstanbul'la İstanbul'un da Sulukule'yle tanışmasını sağladık.
Bu süreçte bölgeye gelen Londra Üniversitesi Planlama Bölümü ile katılımcı planlama çalışmalarını yürüttük ve geniş katılımlı bir toplantı ile bölge halkı, belediye, üniversiteler, stk'lar, ilgili kurumlarla 2010 AKB salonunda büyük ve geniş katılımlı bir toplantı yaparak, yapılan çalışmaları, belediye projesini konuştuk ve çok ortaklı planlama komisyonu oluşturulması noktasında anlaştık, fakat bu süreç başlatılamadı. Biz de bölgede çeşitli çalışmalar yürütmeye devam ettik, mahalle toplantıları yapılarak, sokak temsilcilerinin oluşturulması, bölgedeki sosyal, ekonomik ve demografik yapının ortaya çıkarılması için anket çalışmasının gerçekleştirilmesi, bölgedeki mekan tipolojilerinin tespiti bu çalışmalardan bazıları. Yenileme Alanları Bölge Koruma Kurulu kurulduktan sonra toplantılarına katılma talebimizi ileterek, bölgenin bu süreçte içine düştüğü durumu, sorunları, ihtiyaçlarını ve bölgenin karakteristiğini, bugüne kadar yapılan çalışmaları platform olarak, bölge temsilcileri ve ilgili stklar ile aktardık ve bölge halkı ile görüşmelerini hem de bölgeyi yakından görmeleri için Sulukule'ye davet ettik.
Davetimiz üzerine, kurul üyeleri ve belediye temsilcileri 1 Kasım 2007'de bölgeyi ziyaret etti. Kurul üyelerine ve belediye yetkililerine insanlar tek tek mağduriyetlerini anlattılar. Kurul üyeleri ve belediye yetkilileri notlar aldı. Hatta zamanları yetmediği için çalışmayı bizim bitirmemizi istediler. Fakat ertesi gün, yenileme projesi onaylandı! Ve bir gün önce bölgede alınan notlar; projeden ve bu süreçten kaynaklanan mağduriyetler dikkate alınamadan ve projeye yansıtılamadan onay gerçekleşmiş oldu.
Bundan sonraki sürecin daha katılımcı olması ve olacakların sistematiğe bağlanması için 6 Kasım 2007'de Fatih Belediye Başkanı ve Yenileme Alanları Bölge Koruma Kurulu Başkanı Mehmet Erdal'in da olduğu geniş katılımlı bir toplantı ile 2010 Avrupa Kültür Başkenti Komitesi salonunda toplandık. Toplantıda valiliğin, Mimarlar Odası'nın, Şehir Plancıları Odası'nın, ilgili sivil toplum kuruluşlarının, bölge halkının ve üniversitelerin de içinde olacağı, çok ortaklı bir planlama komisyonu kurmayı önerdik. Yani, bölgenin kültürel varlığı olan kiracıların da buradan gönderilmesini engelleyecek modeller geliştirmeyi, geliştirilen sosyal ve ekonomik modellerin plana yansıtılmasını, görev dağılımı yapılmak suretiyle birlikte çalışmayı önerdik. Bu çalışma sürecinde de herhangi bir işlem yapılmamasını, belediyeden bilgiye erişimde şeffaflık ve güven ortamı oluşturmasını talep ettik. Protokol hazırladık, bir iki toplantı daha yaptık ama bir imza aşamasına gelemedik. Hatta ortak çalışma sürecine geçemeden ve daha çözüm aşamasını geliştirmeye fırsat kalmadan araya Taşoluk'a gidecek kiracı kuraları alındı ve iş yapma odaklı komisyon toplantısı sulukule halk platformu adı altında başka bir zemine çekilmeye çalışıldı. Buna rağmen belediye ile yaptığımız bir sonraki görüşmede kendilerine projeyi değerlendirme ve katkı sunma konusunda ısrarlı olduğumuzu dile getirdik ve bir değerlendirme çalışması yapacağımız sözünü verdik. Şu anda verdiğimiz bu sözü detaylı bir rapor çalışması adı altında sürdürüyoruz. Konunun sosyal, planlama, mimari, hukuki, ekonomik ve unesco boyutlarını ele alan ve konusunda ilgili ve uzman kişilerle ve stklarla bu çalışmayı yürütüyoruz. Bu çalışma, bölgeyi anlayan, kavrayan ve tüm boyutları ile değerlendiren bir yaklaşımın ne olabileceğini ortaya koymaya çalışıyor.
Sulukule'de bir yıldan fazladır gönüllü çalışan bir mimar olarak Sulukule için nasıl bir modelin uygulanması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Sulukule İstanbul'a ve dünyaya örnek olacak, ama nasıl bir örnek olacak? İsmi uygulanan modeller ve politikalar sonucu zorunlu göçe maruz bırakılan insanlarla birlikte mi anılacak, yoksa çevresini, dokusunu, insanını ve bütün kültürel değerlerini kavrayan unesco'nun da altını çizdiği bütüncül bir koruma ve sağlıklaştırma anlayışının gerçekleştiği bir yer olarak mı anılacak? Sulukule'de yapılacak uygulama tarihe de nasıl bir örnek olarak geçileceğini gösterecek.
Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması adıyla geçen 5366 sayılı kanunun bir sonucu olan bu yenileme alanları çok farklı bir uygulamanın eşiğinde. Bölgede sosyal, ekonomik ve fiziki bütüncül bir sağlıklaştırma veya yeniden canlandırma yapılacakken, yıkıp yeniden yapma ve mütahitlik anlayışı sergileniyor. Ve bölgede fiziksel dokunun bir o kadar önemli olan insan unsuru, sosya kültürel dokusu görmezden geliniyor, yada birbirinden bağımsız kopuk konular gibi ele alınıyor. Bölgenin parsel dokusu ve ona bağlı mülkiyet yapısı tamamen değişiyor. Sosyal ve kültürel yapının bir yansıması olan özgün mekan tipolojileri sürdürülmüyor.
Öncelikle bu anlayışın değişmesi gerekir. Yıkıp yeniden yapma ve bambaşka bir çevre oluşturulması yerine var olanı anlama, insanıyla, kültürüyle fiziki yapısıyla bütüncü bir değerlendirme anlayışı olmalı. Bölgenin yenilenmesi için öne sürülen sosyal ve ekonomik sorunlar, bölgenin neredeyse tamamının yıkılarak yeni villaların yapılması ile çözülemez. Bu aksine bölge arsa değerini çok arttıran ve oluşan yeni arsa değeri ve yeni yaşam alanının maliyetini burada yaşamakta olan insanların karşılayamayacağı bir modele çevirmekte.
Sulukule yani Haticesultan ve Neslişah Sultan mahalleleri, İstanbul Kara Surlarının dibinde. Bugünkü Sulukule yenileme alanı, sur koruma bandı içinde ve sur koruma bandı da UNESCO kriterlerine göre 1970'lerde hazırlanan koruma planında da gösterilmekte. Surlar ve çevresi aynı zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde. Unesco kriterlerine göre surlar tek başına değil, çevresiyle birlikte ve sosyo kültürel yapısıyla da yaşatılmalı, korunmalı. Yani, UNESCO bütüncül bir yaklaşım öneriyor, sadece fiziksel yapıyı değil fiziksel yapıyla birlikte çevreyi, sosyal ve kültürel yapıyı da birlikte korumak gerektiğini söylüyor.
Sulukule'de korunması gereken somut kültürel mirasın yanı sıra, bir de zengin bir somut olmayan kültürel miras var. Bölgede uzun yıllardır kayıtlara da geçen bir roman yerleşimi ve kültürü hakim. Bu somut olmayan kültürü yaşatacak olanlar da, Sulukule'de yaşayan insanlar.
Bu sosyal ve kültürel dokuyu oluşturan insanların da korunması gerekiyor. Burada yaşayan insanlar eğer Sulukule'den gönderilirse bu kültürü yaşatmak mümkün değil.
Sulukule dünyaya damgasını vurmuş, Roman müziği dendiğinde ilk akla Sulukule geliyor. Dünyada kaç yer müzik kültürü ile birlikte anılıyor? Sulukule önemli bir simge değeri de taşıyor.
Biz başından beri daha katılımcı, daha sürdürülebilir, insanları kültürüyle, sosyal yapısıyla kavrayan ve koruyan bir planlama ve koruma yaklaşımının olması gerektiğini söylüyoruz. Kimse, ne platform ne de bölge halkı buranın sağlıklaştırılmasına karşı değil. Eğer bir sağlıklılaştırma çalışması yapılmak isteniyorsa, öncelikle işin sosyal ve ekonomik boyutunun çözülmesi gerekiyor. Çünkü buradaki insanların ekonomik koşulları kötü. Bu proje ile onlar mağdur konumuna gelmemeli ve çalışma imkanları geliştirilmeli. Kendi yetenek ve birikimleri de bu alanların geliştirilmesinde katalizör olacaktır. Katılımcı bir proje ve proje süreci olmalı ve insanların bu projeye katılımları sağlanmalı. Bölge halkının durum, ihtiyaç ve niteliklerini dikkate alarak yapılacak bu ekonomik ve sosyal çalışmalar, modeller fiziksel plana yansıtılmalı, birlikte ele alınmalı ve gerekli koruma bu kültürün ve bölgenin bir parçası olan insanıyla birlikte yapılmalı.
Bunun içinde başından beri söylediğimiz ve bu süreçte ihmal edilen çok amaçlı bir bölge ofisinin burada kurulması gerekir. Bölge ile ilgili daha ayrıntılı çalışmalar yapacak, bölge halkını bilgilendirecek ve onlardan gelen bilgi ve talepleri değerlendirecek, ve en önemlisi ekonomik, sosyal ve fiziksel yapı ve destek çalışmasının çekirdeğini teşkil edecek bir bölge ofisi. Bu kadar büyük ve aynı zamanda yaşam alanı olan bir bölgenin bir anda tamamen değiştirilmesi; burasının boş bir arsa olduğunu varsayarak villa önerilerinde bulunmak, Sulukulelilerin sadece yüzde dördü araba sahibi iken, bölgenin tümünün altına otopark önermek doğru değil. Sur Koruma bandı içinde olduğu için iki katın üzerinde bina yapılmasına izin verilmeyen Sulukule için yeni projede dört katlı binalar da öneriliyor. Bölgenin ve bu kültürün önemli bir parçası olan kiracılar için bölgede kalabilmelerini sağlayacak hiç bir model geliştirilmiyor.
Burada yaşayan kiracıların, yenilemeden sonra bölgeye sığmayacakları gerekçesiyle başka bir yere gönderilmesi planlanırken, bölgedeki mevcut inşaat alanı yoğunluğunun neredeyse 3-4 katı bir yapılanma öngörülüyor.
Herşeyi yıkıp yeniden yapmaya gerek yok! Bazı evler onarılabilir, bazıları sağlıklılaştırılabilir, bazıları ise yeniden yapılabilir. Ama burada yapılanlar sağlı
laştırma veya yeniden canlandırma uygulaması değil, yıkıp yeniden yapma!